"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Maiz Bin Malik’in tövbesi

Süleyman KÖSMENE
14 Mart 2017, Salı
Yılmaz Erdoğan: “Maiz hadisi çerçevesinde sahabe-i kiramı günahtan nasıl tenzih edeceğiz?”

MAİZ HADİSİ NEDİR?

Maiz bin Malik (ra) ashab-ı kiramdandır. Bir günah işlemiş; ardından pişman olarak günahını itiraf etmiş ve kendisine ceza tatbik olunmasını istemiştir. 

Bu, halisane tevhid inancının ve tövbenin bir ifadesidir.   

Peygamber Efendimiz (asm) kendisine defalarca “Git, tövbe et!” buyurmuşsa da, Maiz Hazretleri kendisine ceza tatbik olunmadan vicdanen huzur bulamayacağını bildirmiştir. 

Peygamber Efendimiz (asm) de kendisine hukuken cezayı tatbik etmiş, ancak ashabına “Mâiz için istiğfar edin” buyurmuştur. Ashab-ı kiram “Allah’ım, Mâiz’e mağfiret eyle!” diyerek kendisi için tövbe ve istiğfarda bulunmuştur.

Ardından bizzat Peygamber Efendimiz (asm) kendisine tövbe ve istiğfar etmiştir ve keza bizzat Peygamber Efendimiz (asm) tarafından tövbesinin kabul edildiği müjdelenmiştir: 

 “Maiz öyle bir tevbe etti ki, bu tevbe ümmete taksim edilse onlara yeterdi.”1

İşte sahabenin tövbesi böyle şümullü olurdu.

SAHABE GÜNAH İŞLER Mİ?

İnsanlar içinden sadece Peygamberler masumdurlar. Sahabeler masum değildirler. Diğer insanlar gibi günah işlerler, af dilerler, af edilirler, kendilerine ceza tatbik olunur. Tövbe ederler ve diğer insanlar gibi tövbeleri kabul veya reddolunur.

Tıpkı Bediüzzaman’ın şu ifadesi sahabelerde tezahür etmiştir:

 “Nefsini ittiham eden, kusurunu görür. Kusurunu itiraf eden, istiğfar eder. İstiğfar eden, istiaze eder. İstiaze eden, şeytanın şerrinden kurtulur. Kusurunu görmemek, o kusurdan daha büyük bir kusurdur. Ve kusurunu itiraf etmemek, büyük bir noksanlıktır. Ve kusurunu görse, o kusur kusurluktan çıkar. İtiraf etse, affa müstahak olur.”2

Sahabelerin bu durumları rehber-i mutlak olan Peygamber Efendimiz’e (asm) sadık arkadaş olmalarının bir göstergesidir ve ümmete günah işleyince tövbe etme usulünü gösterme ve tövbeye teşvik etme hikmetinin bir tezahürüdür. 

Dolayısıyla bir sahabenin günah işlediğini haber veren samimi bir rivayet okuduğumuzda, “Sahabe günah işlemez” gibi söylemlerle sahebeyi insanüstü bir noktaya çekerek günahtan tenzih etmemiz ne kadar isabetsiz ise, bu günah nedeniyle sahabeyi yargılayıp kınamamız da en az o kadar isabetsizdir.

Sahabe-i kiram günah işlememeye elbette azami dikkat eder ve bunu başarırdı. İşleyince de tövbesini ertelemez, derhal samimi ve içten öyle tövbe ederdi ki, tövbesinde ümmete kifayet edecek bir keyfiyet ve ihlâs bulunurdu.

Netice itibariyle sahabe-i kiram tövbe için acele etmede ve samimi olmada da ümmetin yıldızlarıdırlar.  

KULUN GÖZÜNÜN PERDELENMESİ

 Rumeysa Hanım: 1-Allah’ın, imana gelmemesi için dilediği kulunun gözünü perdelemesi haksızlık değil mi? 2-Kaderimiz yazılıysa ve zaten değişmeyecekse dua etmemizin ne anlamı vardır?   

1-Allah kullarına bir annenin çocuğuna olan şefkatinden çok daha şefkatlidir. İmana gelmesin diye hiçbir kulunun kalbini ve gözünü asla perdelemez. Bu zan yanlıştır. Bilakis kul küçük bir adım atarsa, Yüce Allah koşarak gelir, kulunu kucaklar ve hatalarını bağışlar. Allah çok bağışlayıcıdır. Fakat kul kendi hainliği ile, kendi kibri ile kendi gözünü perdeler. Hak söze karşı kalbini katılaştırır ve karartır. Hak sözü işitmez hale gelir. Bunun vebali Yüce Allah’ın değil, kulun kendisinindir. 

2-Kaderimiz yazılı ve değişmeyecek diye bir husus yoktur. Kulun cüz’î iradesi vardır. Kul irade eder, Allah yaratır. Kul bir meselede dua eder ve olumlu çaba gösterirse, Allah hikmeti iktiza ederse kulunun kaderini değiştirir. Bediüzzaman buna “ata” diyor.3 Yani Allah dilerse kulunun kaderini kaza etmez, bunu hükümden kaldırır. Bu meselede kulun duası ve gayreti önemlidir. Sorumluluk bu yüzden kula aittir.

GÜNÜN DUASI

Ey sözünden vefalı olan! Ey vaadinden dönmeyen! Ey Yüceler Yücesi olan Allah’ım! Bizi imanda vefalı eyle! Bizi amelde vefalı eyle! Bizi tövbede vefalı eyle! Zorluklarımızı kolaylıklara tebdil eyle! Amin.

Dipnotlar:

1-Müslim, Hudud, 22 (1695). 2-Bediüzzaman, Lem’alar, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2005, s. 240. 3 -Bediüzzaman, Mesnevi-i Nuriye, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2008, s. 327.

Okunma Sayısı: 16187
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı