"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mânâ ile hadis rivayet etmek caiz midir?

Süleyman KÖSMENE
08 Eylül 2018, Cumartesi
Nur Hanım: “Bazen sohbetlerimizde ve toplantılarımızda hadislerin tam metnini hatırlamayıp, mana itibariyle naklediyoruz. Mana ile hadis rivayet etmek caiz midir?”

ALLAH YÜZLERİNİ AK ETSİN       

Peygamber Efendimiz’in (asm) sözlerinden feyiz almak, örnekler vermek, yol göstermek, onu rehber olarak takdim etmek, sünnet üzere istikamet arayışımızın mahsulü ve eseri değil midir? Temelde yaklaşımımız istikameti bulmak olduktan ve niyetimiz halis bulunduktan sonra -inşallah- hatalarımızdan ve unuttuklarımızdan dolayı mafüv sayılırız. Cenâb-ı Hakk’ın “Rabbimiz! Bizi hatalarımızdan ve unuttuklarımızdan sorumlu kılma!”1 âyetiyle öğrettiği duâ çerçevesi inşallah hatalarımıza karşı bizi de içine alır. 

Hadis âlimleri çalışmalarında hadis lâfızlarının sıhhat derecesine çok ehemmiyet vermişler, Peygamber Efendimiz’in (asm) hadislerini mümkün mertebe mübarek ağzından döküldüğü kelimelerle almaya özen sarf etmişlerdir. Hadis Usûlü ilmi bu ölçüler ve kriterlerle doludur. Kılı kırk yaran kriterlerin tesbitinde tek hedef, Peygamber (asm) sözüne yalan ve uydurma söz karıştırmamak ve Peygamber Efendimizin (asm) sözlerini bütün safiyetiyle derleyip toparlayabilmektir. Çünkü bir yandan Peygamber Efendimiz’in (asm) “Kim bana yalan söz isnat ederse, Cehennemdeki yerine hazırlansın.”2 sözündeki şiddetli uyarısı azamî titizliği emrederken; öte yandan, “Benden bir söz işiten ve onu güzelce belleyip işittiği gibi başkasına ileten kimsenin Allah yüzünü ak etsin.” hadisindeki rahmet duâsı, hadis naklini mutlak manada emrediyordu. 

Hadis uleması Peygamber Efendimiz’in (asm) hadislerini mümkün olan en muteber sıhhat ölçüleri içinde derleyip toplayarak, tedvîn ve tasnif ettiler. Bu gün elimizde bulunan ciltlerle hadis külliyatının hemen hepsi böyle titiz çalışmaların mahsulüdür. Allah yüzlerini ak etsin. Âmin.

MÂNÂDA İSABET ETMİŞSEN MAHZUR YOKTUR       

Temel mesele hadisin vurgu yaptığı manayı kavramak olunca; mana ile hadis rivayetinin, daha sahabe döneminde adeta bir mecburiyet halinde başvurulduğunu ve yapıldığını görüyoruz. Çünkü sahabeler hadisleri gerektiğinde yıllar sonra rivayet etmişler ve tabiî olarak yıllar önce söylenmiş olan ve bizzat kendi kulaklarıyla işittikleri bazı sözleri lâfız itibariyle hatırlayamadıklarında, mana itibariyle rivayet etmek zorunda kalmışlardır. 

Meselâ sahabeden Ebû Saîd el-Hudrî (ra) şöyle demiştir: “Hazret-i Peygamber’in (asm) etrafında sekiz on kişi oturur, onu dinlerdik. İçimizden ondan dinlediklerimizi aynen tekrar eden belki iki kişi çıkmazdı. Fakat hepimizin de tekrar ettiğimizde manalarda hiçbir fark olmazdı.”3 

Tâbiî’nden Hasan-ı Basrî (ra) kendisine: “Bu gün bize bir hadis rivayet ediyorsun; ertesi gün aynı hadisi başka lâfızlarla naklediyorsun.” diyen birisine şu cevabı vermiştir “Manada isabet etmişsem, bunda mahzur yoktur!”4 

MÂNÂ İLE NAKİL ZARURETİ      

Meşhur Tâbiî’nden Muhammed bin Şîrîn (ra) ise şöyle demiştir: “On kadar sahabeden hadis işittim. Hepsi de lâfızlarda ihtilâf ederlerdi. Fakat, mana aynı idi.” 

Üstad Bedîüzzaman Hazretleri ise, “Nakl-i hadîs-i bi’l-mânâ câizdir.”, diyor. Böylece Bediüzzaman da hadisleri manaları ile nakletmenin cevazını tasdik ve te’yid ediyor.5 

Bizim için hadisleri manaları ile nakletmek zaten bir zaruret halinde bulunmaktadır.

Çünkü hadis metinleri Arapça’dır. Arapça metni tercümeye başladığınız anda, lâfızların yerine koyduğunuz kelimeler, lâfızların aynı değil; lâfızları karşılayan mânâlardan ibâret olacaktır. 

Bütün tercüme ve meallerde aynı derecede mana ile nakil zarureti söz konusudur. 

Netice itibariyle ana metne sadık kalmak şartıyla; haramı helâl, helâli haram yapmamak şartıyla; tahrif etmemek şartıyla; gereken dikkat ve titizliği göstermek kaydıyla; hadisleri mana ile nakletmek sahihtir ve caizdir. 

GÜNÜN DUÂSI

Allah’ım! Bize haramı haram, helâli helâl, sevabı sevap, günahı günah, hakkı hak, batılı batıl göster! Bizi dalâlete atma! Sürç-ü lisan ettiğimizde bizi affet! Bizi sırat-ı mustakimden ayırma! Âmin.

Dipnotlar:

1- Bakara Sûresi, 2/286. 2- Buhârî, 1/90.

3- Bağdâdî, Kifâye, s. 205. 4- a.g.e. s. 200. 5- Mektûbât, s. 89.

Okunma Sayısı: 3876
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı