"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Öfke dikeni değil, barış gülü olalım

Süleyman KÖSMENE
19 Aralık 2018, Çarşamba
Adapazarı’ndan Ramiz Kılıç: “Malûm-u âliniz İslâm barış dinidir. Müslümanlar kardeştirler. Öz iki kardeşi birbirine düşman haline getirmek için çalışıp da tahakkuk ettiğini gördükten sonra, bu elim vakıayı gayet rahat bir ifade ile ‘tam istediğim gibi oldu’ diye itiraf edenin hali nice olur? Aydınlatır mısınız? Tahminen 35 sene önce bizzat yaşadığım bir vakıadır.”

DÜŞMANLIK YARASI  

Barışı ve kardeşliği emreden bir dinin müntesibi olarak bu kadar düşmanlık-sever ve katı yürekli olmak gerçekten düşman başına bile demekten sakındığımız bir vahamettir. Evvel ahir duâmız, böyle katı yürekli olanların kalplerini Allah yumuşatsın. Kardeşi kardeşe hasım kılmasın, Müslüman’ı Müslüman’a düşman eylemesin.

Bu hasımlık yarasının 35 seneden beri kanamaya devam etmesi de bir başka vahamettir. Haydi, kardeş kardeşe düşman oldu, araları bozuldu. Diğer şahısların, kardeşlerin, arkadaşların, komşuların, Müslümanların kesinlikle ıslah edici davranmaları ve bu iki hasım kardeşi barıştırmaları gerekirdi. Aksi takdirde onlar da daha ağır bir sorumluluğu paylaşmış olurlar. Çünkü Müslüman’ı Müslüman’a kardeş ilân eden Kur’ân, aynı âyette araları bozulanları ıslah etme ve barıştırma görevini de diğer Müslüman’lara veriyor. 1

Barıştırmayı bırakın, lâf taşıyarak ve kışkırtarak kardeşi kardeşe düşman etmek ve üstüne bir de, “Oh iyi oldu. Tam istediğim gibi.” diye başardığı bu husûmet işini beğenmek ve bundan nefsanî bir haz almak ise Allah’ın rahmetini değil, gazabını celp etmektir.

ÖFKESİNİ YENMEK   

Öfke damarı şeytanın en sevdiği damarlardandır. Şeytan başka tuzaklarla avlayamadığı Müslüman’ı bu damardan girerek kolayca ele geçirmektedir. Dolayısıyla Müslüman’ın öfkesini yenmesi şeytana karşı kazandığı büyük bir zaferdir. Peygamber Efendimiz’in (asm) dilinde de gerçek pehlivanlıktır.

Peygamber Efendimiz’in (asm) öfke ile ilgili birkaç hadisi şöyledir: “Pehlivan güreşte hasmını yenen kimse değildir; asıl pehlivan öfke zamanında öfkesini yenendir.” 2 “Öfkelenme! Çünkü öfke yıkıcıdır!” 3 “Öfkelenme! Öfkelenmezsen Cenneti hak edersin!” 4

Fakat tartışma ve kavga esnasında şeytana yenik düşen Müslüman’a yardımcı olmak Müslümanlığın şenindendir. Yani tartışmayı büyütmek yerine bitirmek, kavgayı körüklemek yerine söndürmek gerekir. Kavga edenler zaten şeytana yenik düşmüşlerdir. Öfkede ifrat dereceye ulaşmışlar, kardeşlerine zarar vermişlerdir. Kavganın sıcaklığıyla, öfkenin ateşiyle onlar kolay barışamazlar.

Peki, etrafındaki insanlar, arkadaşları, komşuları… Onlar eğer kim kime daha fazla yumruk vuracak diye seyrederler yahut bir tarafı tutarak kızıştırırlarsa ve kavgayı körüklerlerse sorumluluklarını arttırmış olurlar, Allah’ın rahmetinden uzaklaşmış, gazabına yaklaşmış olurlar. Yahut lâf taşıyarak durulmuş bir kavgayı tekrar başlatırlarsa kavganın bütün vebalini, husûmetin bütün günahını üstlerine almış olurlar. Lâf taşıyan ve kızıştıran, kavga yapandan daha çok vebale girer.

ŞEYTANIN BULUNDUĞU MECLİSTEN UZAKLAŞMALI   

Bu sebeple her daim barışçı olmamız, birisi öfke damarımızı kabarttığında da “hasbünallahi ve nimel-vekil” diyerek öfkemizi yenmeyi ve barışçıl davranmayı bilmemiz ve başarmamız gerekir.

Peygamber Efendimiz (asm) birkaç sahabesi ile birlikte sohbet etmekteydi. Arsız bir adam geldi ve Hazret-i Ebu Bekir’e (ra) yüzüne karşı lâf atmaya ve hakaret etmeye başladı. Hazret-i Ebu Bekir (ra) başlangıçta çok sabretti, cevap vermedi.

Fakat adam susmak bilmeyince Hazret-i Peygamber’in de (asm) yanında bu kadar arsızlığı Hazret-i Ebu Bekir’i (ra) kızdırdı. Nihayet sabredemedi ve adamın lâflarını iade etmeye ve adama karşılık vermeye başladı. Peygamber Efendimiz de (asm) kalkıp yürüdü ve onları terk etti.

Yanlış yaptığını anlayan Hazret-i Ebu Bekir (ra), Hazret-i Peygamberin (asm) ardı sıra koştu ve Peygamber Efendimiz’den (asm) özür diledi. 

Peygamber Efendimiz (asm):

“Sen sabrettiğin sürece bir melek sana duâ ediyor, adama cevap veriyordu. Sen cevap vermeye başlayınca melek gitti şeytan geldi. Ben şeytanın bulunduğu mecliste bulunmam.” buyurdu.

Dipnotlar:

1- Hucurat Sûresi: 10. 2- Rıyazu’s-Salihin, 645. 3- Camiü’s-Sağir, 3/3867. 4- Camiü’s-Sağir, 3/3868. 

 

Okunma Sayısı: 2187
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı