Hamdi Bey: “Sizden hiç kimse, maruz kaldığı bir zarar sebebiyle, ölümü temenni etmesin. Mutlaka onu yapmak mecburiyeti hissederse, bari şöyle söylesin: ‘Rabbim! Hakkımda hayat hayırlı ise yaşat. Ölüm hayırlı ise canımı al” şeklinde bir hadis mevcut mudur? Eğer varsa Üstadın kendisine yapılan zulümlere ve verilen sıkıntılara karşı “Zaman oldu ki, hayattan bin defa ziyade ölümü tercih ettim” ifadesi bu hadis ile nasıl telif edilebilir?”
Bu İsyan Değildir
Kaynaklarımızda böyle bir hadis mevcuttur. 1 Bu hadis ile Üstad Hazretleri’nin bahsettiğiniz sözü arasında bir tezat yoktur. Nitekim Üstad Hazretleri bahsettiğiniz sözden hemen sonra, “Eğer dinim intihardan beni menetmeseydi, belki bugün Said topraklar altında çürümüş gitmişti.” 2 demiştir ki, bahsettiğiniz hadis çerçevesinde kendisi ile ilgili ölüm konusunda bir tasarruf kullanmaktan uzak durduğunu söylüyor.
Hadis-i şerif tam da bunu emrediyor.
“Ölümü temenni etmeyin” emrinden maksat, “ölümle neticelenecek bir tasarrufta bulunmayın” demektir. Yani kendinizi yardan aşağıya atmayın demektir. Ölümü arzulamak, fiiliyata dökülmemek şartıyla günah değildir. Fiiliyata dökülmesi halinde ise isyan ve intihar oluyor. Haram olan budur.
Temennide ve tercihte ölüm fiilini yaratmayı Cenab-ı Allah’a bırakıyorsunuz. Yani, “benim için hayırlı ise, Allah ölüm yaratsa, ölmeye razı olurum.” demiş olursunuz. Bu isyan değildir, dolayısıyla günah değildir.
Dünyadan Nefret Duymak
Resmî geçit nöbeti biten insanlar ölümü temenni edebilir. Bu temenni ölümün bir nimet olduğunu da gösterir. Bizim imanlı ihtiyarlarımızda bu görülür. İmanlı ihtiyarlarımızın, ahireti tercih eden ve ölümün kendisine gelmesini isteyen sözlerine çok şahit oluruz. Böyle sözler isyandan değil, imandan gelir. Rahmete olan ümitten gelir. Dünyanın faniliğini görmekten gelir. Ahiretin beka yüzünü talepten gelir. Bu, imana ve tevhid inancına aykırı bir tutum değildir.
Resmî geçit nöbetinin bitmesinden maksat, insanın yaratılışından maksud olan neticelerin meydana gelmesidir. Bunu insan bilemez, ama içinde hisseder. Fıtratı dünyayı sevmez hâle gelir. Dünyaya karşı vicdanında bir nefret uyanır. Bu nefretle dünyadan uzaklaşır ve ahireti istemeye başlar.
Ahireti istemek her insan için fıtrî bir durumdur. Çünkü ahiret her insan için vatan-ı aslîdir. “Vatan-ı aslîlerine bir meyelan-ı şevkengîz” her insanın ruhunda uyanır.
Esasen kendisine mahsus Rabbanî vazifesine itaat eden her bir ruh ve can sahibinin, telefle neticelense bile bu itaatten vazgeçmemesi, itaatini telef oluncaya kadar sürdürmesi ve nihayet hayatını feda etmesi, ahiret âlemini her fıtratın hissettiğini ve temenni de ettiğini gösteriyor.
Ölümü Temenni Ettiren Haller
Bediüzzaman Hazretleri her imanlı insanda ölümü temenni ettiren ve isyan da olmayan haller bulunduğunu, imanlı insanların bu hallerden istifade ettiklerini bildiriyor. Bu haller özetle şunlardır:
1- Dünyadaki güzel şeyler üstünde bulunan fena ve zeval damgasını gösteren ihtiyarlık.
2- İnsanın bütün sevdiklerinden yüzde doksan dokuzunun âhirete gitmiş olması.
3- İnsanın zayıf ve âciz omzuna kimi zaman hayat yükünün ağır gelmesi ve bu yükün insanda bir baki âleme geçmeye ve istirahata bir meyil uyandırması.
4- İman nuru ile ölümün bir yokluk olmadığından ve nuraniyetli âlemlere geçiş olduğundan tam emin olmak. Dünyanın da bütün şaşaasıyla ahirete nispeten tam bir zindan olduğunu fark etmek.
5- Dünyanın güzelliklerinin ve nakışlarının Allah’ın zat, sıfat ve esmasını gösteriyor olması. Dünyanın Ahiret için bir mezra (çiftlik) olması. Dünyada ekilen her şeyin ahirette netice vermesi. İnsanın bu neticeleri ve Allah’ın cemalini görmeye olan iştiyakı. 3
DUÂ
Allah’ım! Hayatımı da, ölümümü de hayırlı kıl! Son nefeste iman-ı kâmilden ve hüsn-ü hatimeden ayırma! Dünyada hubb-u zatınla ve istikametle, ahirette rahmetinle ve rüyetinle rızıklandır! Âmin.
Dipnotlar:
1- Buhari, Merda, 19. 2- Tarihçe-i Hayat, s. 543. 3- Sözler, 17. Söz.