"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ömür dakikaları bir bir geçiyor

Süleyman KÖSMENE
31 Aralık 2016, Cumartesi 12:00
Bir Yılı Daha Bitiriyoruz

Bu gün 2016 yılını bitiriyoruz. Bu geceden itibaren de kısmetse 2017 yılına girmiş olacağız. Her şeyin bir başlangıcı ve bir sonu olduğu gibi, bir yıllık zaman diliminin de elbette bir başlangıcı ve bir sonu olacaktır.

Nasıl her ayın, her haftanın ve her günün de bir başlangıcı ve bir sonu vardır… Ömrün de bir başlangıcı ve bir sonu olduğu muhakkak. Zaman hızla ilerliyor. Ömür dakikaları bir bir geçiyor.

Zaman dilimleri arasındaki geçişler, zaman birimlerini iyi değerlendiren insana bir heyecan veriyor. Çünkü her bir yeni zaman diliminde yeni ve farklı hareket alanı kazanıyor insan. Geçmişin hatasını görüyor ve yeni zamanda daha hatasız bir iş plânı ile hayata yeniden sarılıyor.

Hayat Eğlence Demek Değildir

Hayatı sırf bir eğlence olarak algılayanların, hiçbir zaman diliminde alacağı hiçbir yeni coşku ve heyecan yoktur. Çünkü fanidir, şükürsüzdür ve bitecektir. Bitmeye mahkûmdur. Hesabını da insanın omuzunda bırakacaktır. Kur’ân’ın “Yevmü’d-Dîn” dediği Hesap Günü1 ise, böyle şükürsüz geçirilen zaman dilimlerinin hesabının sorulması için kurulan büyük bir mahkeme-i kübra olarak önümüzde bekliyor.

Hayatı bir faaliyet ve hareket olarak algılayanların ise, her yeni zaman diliminde alacağı çok şey vardır, duyacağı çok yeni heyecan ve coşku vardır. Hareketiyle, faaliyetiyle, iş heyecanıyla o hep yeni ürünlerin, yeni eserlerin, yeni neticelerin, yeni şevklerin peşinde olacaktır. Şevki hiç kırılmayacak, her yeni zaman diliminde hep artacaktır. Yeni bir umutla işe sarılacaktır.

Her Yeni Günü Ebediyete Mal Etmek

İşini, gayretini ve hareketini Allah için kıldığında insan, uğradığı bütün zaman dilimlerini, her yeni yılı, her yeni günü ebediyete mal etmiş, yani ölümsüzleştirmiş olacaktır.

Bu onun için büyük kârdır. Bu durumda zamanın ha bire geçip durması onu yılgınlığa düşürmeyecek, bilâkis her yeni zaman onu ebediyete bir adım daha yaklaştırdığından ve amelini ebediyete taşıdığından, ona eşsiz sevinç verecektir.

Gayretli insan, geçip duran zaman dilimleriyle, dünya hayatının da bir gün geçeceğini, fakat hemen ardından yeni bir zaman dilimi olan kabir zamanının gireceğini; kabir zamanının da nihayet bir gün geçeceğini, fakat hemen ardından insanın yeniden dirilişiyle yeni bir zaman dilimi olan mahşer gününün geleceğini aklından hiç de uzak tutmaz. Faaliyetlerini ve gayretlerini kabri ve mahşeri hesaba katarak sürdürür. Kabirde ve mahşerde işe yarayacak şeyler yapar. Yüzünü kara çıkaracak işlerden sakınır. Haramdan sakınır. Helâlden vazgeçmez.

Bir Gün Mahşer de Geride Kalacak!

Nihayet mahşer gününü de geride bırakan ve ebedî hayatı bütün ihtişamıyla önüne katan yeni zaman dilimlerinin geleceği müjdesi, gayretli insanda en büyük yaşama sevincidir.

Çünkü buradaki her gayretinin orada meyveye duracağını bilir. Buradaki her çilesinin, orada çiçek açacağını bilir. Buradaki her ıztırabının, orada rahmete ve merhamete döneceğini bilir.

Ve adımlarını buna göre atar. Orada meyve verecek işler yapar. Orada açacak çiçeklerin tohumunu burada ekmekle meşgul olur. Orada çiçeğe dönüşmeyen işlere burada ehemmiyet vermez. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, fani dünyada kalacak işleri terk eder, ahirette kendini kurtaracak işlere yönelir. Ebedî hayatını kurtarmaya çabalar.

Böyle insana ise Allah’ın rahmetinin, inayetinin, lütfunun ve kereminin ulaşması zor olmaz. Böyle insanın azını Cenâb-ı Allah çok sayar, hatalarını bağışlar, günahlarını örter ve ona “Kullarımın arasına katıl ve Cennetime gir!”2 diye hitap buyurur.

Artık kendisine böyle hitap edilmiş insanın mutluluğunu gölgeleyecek başka bir mutluluk düşünülebilir mi? Bu insanın sevincine ve coşkusuna sınır konabilir mi?

İşte bu insanın gönlü ümit ve huzur doludur. Bu insan her yeni zaman diliminde heyecan yaşamayı, coşku duymayı, sevinç duymayı hak eden insandır.

GÜNÜN DUÂSI

Ey varlığında hiç kimseye muhtaç olmayan! Ey varlığının başlangıcı bulunmayan! Ey varlığının sonu olmayan Allah’ım! Geçen ömrümüzdeki taksiratımızı bağışla! Gelen ömrümüzü bize, dinimize, dünyamıza ve ahretimize hayırlı eyle! Bize marziyatın dairesinde güzel amellerle dolu günler nasip eyle! Âmin.

Dipnotlar: 1- Fâtiha Sûresi: 4; İnfitar Sûresi: 15-19, 2- Fecr Sûresi: 29, 30.

Okunma Sayısı: 5519
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ramazan Çalışan

    31.12.2016 14:49:27

    Doğum günü,yıl başı/sonu gibi günler,normal zamanlardan farklı olarak,geçen zamanın ve tükenen ömrümüzün, mahasebesini yapmamıza vesile oluyor.Benim gibi,yılbaşı ve doğum güne aynı güne gelenler ise,Ahmet HAŞİM in Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak, Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta, Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta... ve Bediüzzaman ın İnsan bu dünyaya keyif sürmek ve lezzet almak için gelmediğine, mütemadiyen (sürekli) gelenlerin gitmesi ve gençlerin ihtiyarlaşması ve mütemadiyen zeval (yok olma) ve firakta (ayrılıkta) yuvarlanması şahittir. Bu dünya eğer daimî olsaydı ve yolumuzda ölüm olmasaydı ve firak ve zevâlin (ayrılık ve yokluğun) rüzgârları esmeseydi ve musibetli, fırtınalı istikbalde (gelecekte) mânevî kış mevsimleri olmasaydı, ben de seninle beraber senin haline acıyacaktım. Sözleri ile, bir hakikati gönül semalarımızda yankılanacak bir seda ile sesleniyorlar.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı