"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Oruç tutmamayı mübah kılan özürler

Süleyman KÖSMENE
26 Mayıs 2017, Cuma
Bayan okuyucumuz: “Ramazan orucu için kadınlarda ve erkeklerde ne gibi geçerli mazeretler vardır? Hangi şartlarda tutamazlar? Oruç borcunu kimler fidye (para) vererek öder? Kimler oruca karşılık oruç tutarak öder?”

ORUÇTAN MUAF KILAN ÖZÜRLER

Ramazan ayında oruç tutmamayı mubah kılan sebepleri bizzat Cenâb-ı Hak bildiriyor. Âyet şöyledir: “Ramazan orucu sayılı günlerden ibarettir. O günlerde sizden her kim hasta yahut yolculuğa çıkmış olur da oruç tutamazsa, tutamadığı günler sayısınca sıhhat bulduğu başka günlerde oruç tutar.”1 Oruçtaki muafiyet ve ruhsat güç yetirene kadardır, sonsuza kadar değildir. Yani hasta ise iyileştiğinde, yolcu ise yoldan döndüğünde sona erer. 

Muafiyet sona erdiğinde, tutamadığı orucu gününe gün kaza etmesi farzdır.

Âyetin af getirdiği sınıfları kısaca hatırlayalım:

1. Yolculuk: Oruç günleri içinde en az 90 kilometrelik bir yere yolculuğa çıkan ve seferîlik hükümlerine tâbi olan kimseler, zorluk varsa oruç tutmayabilirler. 

Ancak bu bir ruhsattır. Meşakkat ve zorluk olmayan yolculuklarda orucunu tutması daha efdaldir.  

2. Hastalık: Hastalar, oruç tutmaya güç yetiremeyecek derecede afiyete veya acziyete düştüklerinde oruç tutmayabilirler. Keza aşırı zayıf ve hâlsiz olanlar, oruca dayanamadıklarında oruç tutmayabilirler. Keza hayız ve nifas hâlindeki kadınlar da, bu hâl kendileri için yeterli derecede eza ve sıkıntı teşkil ettiği için, temizlik dönemine kadar oruç tutmazlar.

3. Hamilelik ve çocuk emzirme: Oruç tuttuğu takdirde kendisinin veya çocuğunun beslenmesinden endişeye düşen, hâlsiz düşeceğinden korkan hamile ve emzikli kadınlar oruç tutmayabilirler. Fakat çocuğunu ilâve besinlerle besleyen, oruç tutması halinde kendisinin veya çocuğunun zayıf ve aciz düşeceğinden korkmayan kadınların oruç tutmaları daha efdaldir.  

4. İhtiyarlık: Zaafiyete uğramış, güçten ve takattan düşmüş yaşlı kimseler de oruca dayanamayacaklarını anladıklarında oruç tutmayabilirler. 

Yaşlı kimseler daha sonra kaza yapacaklarına umut taşımadıklarında, tutamadıkları oruç günleri sayısınca fidye verirler.  Eğer fidye verebilecek mâlî güçleri de yoksa Allah’a duâ ve istiğfar ederler. 

KİMLER FİDYE VERİRLER?

Hastalık sebebiyle oruç tutamayanlar, eğer iyileşmekten umutlarını keserlerse, tutamadıkları gün sayısınca fidye verirler. Fidye âyetle sabittir. Kur’ân, “Oruca güç yetiremeyenler bir düşkünü doyuracak kadar fidye verirler.”2 buyuruyor. Fidyenin Ramazan’ın içinde verilmesi Ramazan ayının hürmet ve bereketine daha uygundur. Fakat aslolan oruç borcunu oruçla ödemektir. Oruç borcunu fidye ile kapatmak, Kur’ân’ın oruç tutamayacaklara getirdiği bir kolaylıktır. Bu sebeple, fidye verdikten sonra iyileşen hastaların, tutamadıkları oruçlarını yeniden gününe gün kaza etmeleri farzdır.

FİDYE MİKTARI NE KADARDIR?

Fidye miktarı, her bir oruç günü için bir fakiri bir günlük doyuracak kadar para veya belirli miktarlardaki gıda maddelerinden oluşur. Bir fidye miktarı, bir fitre miktarına eşittir: Buğdaydan yarım sa’; arpa, hurma ve kuru üzümden bir sa’dır. Sa’ bir hacim ölçüsü birimidir ve bir sa’ yaklaşık 2.75 litredir; bu da yaklaşık 3 kilograma denk düşmektedir. 

Bunu günümüz rakamlarına çevirecek olursak, Diyanetin bu yıl için belirlediği fitre ve fidye miktarı 15 liradır. Sağlıklarında fidyelerini kendileri ödeyemeyenler, öldükten sonra fidyelerinin ödenmesini vasiyet edebilirler. Böyle bir vasiyetin bulunması hâlinde, geride bıraktığı malın üçte biri fidyeyi ödemeye yeterli ise mirasçılarının bu bedeli ödemeleri dinî bir vecibe olur.

 Vasiyeti yoksa veya malının üçte biri fidyenin ödenmesine yeterli değilse, mirasçılarının sırf hayır ve fazilet olarak bu fidyeyi kendi mallarından kendi rızalarıyla ödemeleri de makbuldür.  

Fidye ödeyebilecek kadar mâlî güce ve imkâna sahip bulunmayanlardan bu yükümlülük ölümle birlikte düşer. 

Ancak ölene kadar bu fidyeyi ödeme gayreti içinde olmaları gerekir. 

GÜNÜN DUÂSI

Ey Mabudum olan Allah’ım! Ey rahmetini her an yar eden Rahman ve Rahim’im! Ey her halimi bilen Alim’im! Ey en kaba günahlarıma bile yumuşak davranan Halim’im! Ey bir şeye bin hikmet takan Hakim’im! Ey gerçek büyüklük sahibi Azim olan Hâlık’ım! Bu isimlerinin hakkı için Senden istiyor ve yalvarıyorum: Beni günahlarımın hacaletinden ve utancından kurtar! Beni, anne ve babamı ve bütün mü’minleri bağışla! Âmin.

Dipnotlar:  

1- Bakara Sûresi, 184. 2- Bakara Sûresi, 184.

Okunma Sayısı: 5203
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı