"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Peygamberlerin ismet sıfatının sınırı

Süleyman KÖSMENE
31 Temmuz 2015, Cuma
Ali Bey: “Peygamberlerin ismet sıfatının sınırı nereye kadardır?”

PEYGAMBERLERİN SIFATLARI

Peygamberler Allah’ın kelâmını, vahyini, mesajlarını, emirlerini ve yasaklarını insanlara eksiksiz ulaştırmış olan Allah elçileridirler. Bizim gibi yaşarlar; yerler, içerler, konuşurlar, uyurlar, yorulurlar, aç kalırlar, ölürler... Ancak bizim gibi günah işlemezler.

Peygamberlerin sıfatları şunlardır:  

1- Emanet: Peygamberler emin ve güvenilir kimselerdir. Peygamberlerin güvenilir oldukları, kendi kavimlerinin inansın-inanmasın büütün fertlerince de tasdik edilmiştir.    

2- Fetânet: Peygamberler akıllı ve yüksek zekâ sahibi kimselerdir. 

3- Sıdk: Peygamberler doğrulukta istikamet üzeredirler, asla yalan söylemezler. 

4- İsmet: Peygamberler günah işlemekten masumdurlar, küçük-büyük, günah, küfür ve çirkin hallerden uzaktırlar.1

5- Tebliğ: Peygamberler Allah’ın vahyine mazhar olmuşlar ve bu İlâhî vahyi insanlara eksiksiz tebliğ etmişlerdir. Vazifeleri esnasında ihtiyaç hâsıl oldukça, kavimlerinin anlayışlarına, kültür yapılarına ve seviyelerine uygun olarak mu’cize göstermişlerdir. Zor günlerde vazifelerinde sebatkâr olacaklarına dair Cenâb-ı Hakka söz vermişlerdir.2

PEYGAMBERLER ÖNCE KULDURLAR

Peygamberler önce Allah’ın kuludurlar. Başta gönderildikleri kavme karşı olmak üzere, genelde bütün beşeriyete karşı, “örnek ve model kul olma” gibi bir sorumlulukları vardır. Görevlerinin zorluğu buradan kaynaklanıyor. İmtihana tabidirler. Her an hata yapabilme riskini onlar da taşırlar. Fakat örnek kişiliklerini zedeleyecek şekilde günah işlemekten korunmuşlardır. 

İnsan olmaları ve davranışları davranışlarımıza benzemesi hasebiyle, onları sıradan saymak ve saygıda kusur etmek caiz olmadığı gibi; vahye, İlâhî teveccühe ve muhafazaya mazhar olmaları hasebiyle onları beşer üstü görmek de caiz değildir. Bedîüzzaman’ın (ra) beyanıyla hem beşerdirler; beşeriyet itibariyle beşer gibi muamele ederler; hem resuldürler, risalet itibariyle Cenâb-ı Hakk’ın tercümanıdırlar, elçisidirler, vahye mazhardırlar.3

PEYGAMBERLERDE SEHİV KAVRAMI

Günah işlemekten masum olan peygamberlerin, insanlık gereği “sürçme, sehiv ve “zelle” tabir edilen küçük hatalarının vaki olduğunu Kur’ân’dan öğreniyoruz. Meselâ, Hazret-i Âdem (as) Cennet’te yasak meyveden yedi4; Hazret-i Yûnus (as), kavmine kızarak gitti5; Hazret-i Mûsâ (as) Mısır’da yanlışlıkla bir Kıptî’yi öldürdü.6 Kur’ân Peygamber Efendimiz (asm) hakkında da; “Allah, böylece senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlar.”7 buyurarak, Hazret-i Peygamber’in de (asm) sehiv yapma kabiliyetinden haber veriyor. 

Peygamberler bilmeyerek işledikleri sehiv ve küçük hatalardan dolayı, Cenâb-ı Hak tarafından anında uyarılmışlar ve hataları düzeltilmiştir. 

Ancak peygamberlerin tebliğ ettikleri din, ilâhî vahiy ve mesajlarla ilgili ne haberlerinde, ne sözlerinde, ne fiillerinde ve ne de hallerinde küçük de olsa hiçbir hatanın vaki olmadığı unutulmamalıdır. 

PEYGAMBER SEHİVLERİNİN TAŞIDIĞI MESAJLAR    

Peygamberlerin hata yapıp yapmadıkları aslında bizi doğrudan ilgilendiren bir konu değildir. Onların Allah elçisi oldukları ve her sözlerinin vahiy eseri olduğunu bilmek zaten kâmil bir imanın gereğidir ve bu iman bizim için yeterlidir.  

Peygamberlerin sehivleri de “mutlak rehber” olmalarından dolayıdır. Bizler ibadeti, itaati, duâyı, namazı, niyazı peygamber eliyle öğrendiğimiz gibi; günah işlediğimizde tövbe etmemiz gerektiğini, tövbe etmenin adabını ve tövbe edince bağışlandığımızı keza peygamberlerden öğreniriz. 

Önümüzde canlı örnekler olmalı ki, kendimize tam rehber alabilelim. Yoksa Cenâb-ı Hak, hiç günahsız melek de gönderebilirdi. Ama doğrudan melekten dinlediğimiz bilgiler bizim için gerçekçi ve uygulanır olmaktan uzak olurdu. 

Netice olarak; Hazret-i Âdem’in (as) tövbesi, Hazret-i Yunus’un (as) balığın karnında duâsının kabulü ve Hazret-i Musa’nın (as) bağışlanması8, bize, tövbe kapısının ne denli açık olduğunu ve bir kul olarak hatalarımızı itiraf edip Allah’ın dergâhına sığınmamızın ne ölçüde cevap bulduğunu anlatmaya yetecek mesajlar taşır. 

Dipnotlar: 1- Ebû Hanîfe, Fıkh’ul-Ekber, s. 68. 2- Âl-i İmrân, 3/81. 3- Mektûbât, s. 94. 4- A’râf Sûresi, 7/20,21,22. 5- Enbiyâ Sûresi, 21/87. 6- Kasas Sûresi, 28/15. 7- Fetih Sûresi,48/2. 8- Kasas Sûresi, 28/16.

Okunma Sayısı: 3539
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı