"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur’da imkân delilleri

Süleyman KÖSMENE
30 Mart 2015, Pazartesi
Hüseyin Avni Bey: “Kelâm ilminde yer alan ve Bediüzzaman’ın da bahsettiği imkân ve hudus delillerini anlatır mısınız?”

İMKÂNIN TANIMI

İmkân, varlığa da, yokluğa da kabiliyetli bulunma halidir. Başka bir ifadeyle, var olmaya da, yok olmaya da eşit mesafede olma halidir. Varlığa veya yokluğa eşit mesafede bulunan bir şeyi var etmek için bir tercih ediciye, yani bir irade ediciye, yani bir var ediciye ihtiyaç vardır. Ki, o şeyi yok olmaktan kurtarıp var kılsın. İşte o var edici Allah’tır.

Bediüzzaman bu delili şöyle tanımlıyor: “İmkân, mütesâviyyü’t-tarafeyndir. Yani, adem ve vücud, ikisi de müsâvi olsa, bir tahsis edici, bir tercih edici, bir mûcid lâzımdır. Çünkü, mümkinât birbirini icâd edip, teselsül edemez. Yahut, o onu, o da onu icâd edip, devir sûretinde dahi olamaz. Öyle ise, bir Vâcibü’l-Vücud vardır ki, bunları icâd ediyor.”1

Kâinatta her an sayısız tecellilerin ve sayısız fiillerin iş başında olduğu açıktır. Her bir fiil bir tercihi, her bir tercih de onu tercih konusu yapan bir Yüksek İrade’yi gösteriyor. Havadan suya, dağlardan ovalara, hayvanlardan ağaçlara, insanlardan meleklere, kısaca, göklerden yerlere her şey bu Yüksek İrade’nin hususî tercihiyle meydana gelir. İnsanın göz renginden cinsiyetine, boy’undan milliyetine, doğumundan ölümüne sahip bulunduğu her şey hep bu Yüksek İrade’nin tercihleridir. 

Bu yüksek irade ise bize, Mürid (irade sahibi) olan Allah’ı (cc) gösteriyor. 

VARLIĞI VACİP OLAN SADECE ALLAH’TIR  (cc)

Bediüzzaman’ın ifadesiyle, insana cüz’î iradeyi verenin iradesiz olduğu düşünülemez.2 Allah’ın iradesi bütün kâinatı kuşatmıştır; küllîdir; hadsizdir, sınırsızdır, hudutsuzdur. Cenâb-ı Hakk’ın iradesi bütün varlıkları aynı anda kucaklar, dev küreler ile zerrelere bir bakar.3 

Bütün kâinat, Cenâb-ı Hakkın sınırsız iradesine sayısız şahitlerdir. Çünkü varlıkların pek çok karmakarışık ihtimaller içinde belirli bir biçimle, pek çok yollar içinde neticeli bir yol ile ve muntazam bir şahsiyet verilerek yaratılması, Allah’ın küllî iradesinin her şeye hâkim olduğunu, hiçbir şeyin bu küllî iradenin haricinde kalmadığını gösteriyor.4

Öte yandan, varlığı zorunlu bulunan sadece ALLAH’tır. Allah’ın dışında hiçbir şeyin varlığı zorunlu değildir. Her şeyin varlığı Allah’ın yaratmasına bağlıdır. En az var olan kadar, var olmayan da var olma şansına sahiptir.  Her var olan ise, kendisi dışında bir var olma sebebine dayalıdır. Öyleyse, önce var olmayı, var olmamaya; sonra da var olma biçimini muhtemel diğer biçimlere tercih eden birisi vardır: O da ALLAH’tır. 

İMKÂN HAKİKATI KÂİNATI SARMIŞTIR 

Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “görüyoruz ki, büyük küçük her şey, mahsus bir zat ve muayyen bir suret ve mümtaz bir şahsiyet ve has sıfatlar ve hikmetli keyfiyetler ve maslahatlı cihazlarla dünyaya gönderiliyor. 

Hâlbuki ona hadsiz imkânat içinde o hususiyeti vermek; hem, sûretler adedince imkânlar ve ihtimaller içinde o nakışlı ve fârikalı ve münasip o muayyen sureti giydirmek; hem, hemcinsinden olan eşhasın miktarınca imkânlar içinde çalkalanan o mevcuda, o lâyık şahsiyeti imtiyazla tahsis etmek; hem, sıfatların nevileri ve mertebeleri sayısınca imkânlar ve ihtimaller içinde şekilsiz ve mütereddit bulunan o masnua o has ve muvafık maslahatlı sıfatları yerleştirmek… 

Hem hadsiz yollar ve tarzlarda bulunması mümkün olması noktasında hadsiz imkânat ve ihtimalât içinde mütehayyir, sergerdan, hedefsiz o mahlûka, o hikmetli keyfiyetleri ve inayetli cihazları takmak ve teçhiz etmek… 

Elbette küllî ve cüz’î bütün mümkinat adedince ve her mümkünün mezkûr mahiyet ve hüviyet, heyet ve suret, sıfat ve vaziyetinin imkânâtı adedince, tahsis edici, tercih edici, tayin edici, ihdas edici bir Vâcibü’l-Vücudun vücub-u vücuduna ve hadsiz kudretine ve nihayetsiz hikmetine ve hiçbir şey ve hiçbir şe’n O’ndan gizlenmediğine ve hiçbir şey O’na ağır gelmediğine… 

İşaretler ve delâletler ve şehadetler, imkân hakikatinden çıkıp kâinatın bu büyük şehadetinin bir kanadını teşkil ederler.”5

Dipnotlar: 1- Sözler, s. 627. 2- Mesnevî-i Nuriye, s. 155. 3- İşaratü’l-İ’caz, s. 75. 4- Mektubat, s. 236. 5- Şuâlar, s. 129, 130, 131.

Okunma Sayısı: 5053
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı