"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur İslâm ümmetinin malıdır

Süleyman KÖSMENE
01 Temmuz 2020, Çarşamba
Mersin’den Yaşar Kılınç: “Şuâlarda Hazret-i Üstad ‘üç yüz milyar Müslüman’dan bahsediyor. Bu rakamın hikmeti nedir?”

Risale-i Nur Tevhid Hakikatlerini Savunmuştur

Risale-i Nur’un temsil ve tebliğ ettiği, açıkladığı ve şerh ettiği, yenilediği ve delillendirdiği, hayat verdiği ve müdafaa ettiği hakikatler ve inançlar; İslâmiyet’in bin dört yüz seneden beri neşrettiği iman esaslarından başka bir şey değildir. İslâmiyet’in iman esasları, yaklaşık; geçen bin yılda, her yıl üç yüz milyon olmak üzere, yaklaşık üç yüz milyar Müslüman’ın sahip olduğu, inandığı, iman ettiği, yaşadığı, hayat bulduğu ve uğrunda öldüğü inançlardır. Bu inançların başında da Tevhid hakikatleri gelmektedir ki, Risale-i Nur baştan sona Tevhid hakikatlerine âdeta kilitlenmiş vaziyettedir.

Zira imanın esenliği Tevhid hakikatlerini kavramakla mümkündür. Hayatın huzuru ve emniyeti Tevhid hakikatlerini idrakle mümkündür. Âhiretin saadeti Tevhid hakikatlerini kalplerde ihya etmekle mümkündür. Baki Cennete ulaşmak; Tevhid hakikatlerini aklın tasdiki, kalbin ‘şehâdeti ve ruhun teslimiyeti ile mümkündür.

Karıncayı Bile İncitmez

Tevhid hakikatleri ise, devletin güvenliği açısından suç teşkil etmek bir yana; kalplerde Allah sevgisini ve Allah korkusunu en sıhhatli biçimde yerleştirdiği için, sırf devletin hikmetleri noktasından değerlendirilse bile asayişin teminine ve devletin yükselişine yardımcı olacağı şüphesizdir. Çünkü Allah sevgisini ruhunda gerçekten yaşayan kimse vatanını, milletini, insanlığı ve bütün canlıları özünden sever. Allah korkusunu özünde duyan insan haksızlık, hırsızlık, yolsuzluk, arsızlık, tembellik nedir bilmez, vatanını satmaz, milletini arkadan vurmaz, cana kıymaz; gönül kırmaz, karıncayı bile incitmez.

Asrımızda bu noktalarda takviyeye çok ciddî ihtiyaç vardır. İşte Risale-i Nur böyle bir ihtiyacı karşılamaktadır.

Dolayısıyla Risale-i Nur, bin dört yüz yıldan beri yaşamış üç yüz milyar Müslüman’ın tutan eli, konuşan dili ve inanan yüreği olmuştur. Çünkü saf ve salt imanı müdafaa etmiştir. Suça mesnet olacak tek bir satırı yoktur. Bütün mahkemelerin Risale-i Nur dâvâlarına beraat vermesi bunun delilidir.

Üç Yüz Milyar Davacılar

Risale-i Nur, mahkemelerde İslâm ümmetinin hukukunu savunmuştur. 

Denizli Hapishanesi’nde Mahkeme heyetine verdiği müdafaanın bir bölümü şöyledir:

“Efendiler! Reis Bey! Dikkat ediniz! Risale-i Nur’u ve şakirtlerini mahkûm etmek, doğrudan doğruya küfr-ü mutlak hesabına, hakikat-ı Kur’âniye ve hakâik-i imaniyeyi mahkûm etmek hükmüne geçmekle; bin üç yüz seneden beri her senede üç yüz milyon onda yürümüş ve üç yüz milyar Müslüman’ların hakikate ve saadet-i dâreyne giden cadde-i kübrâlarını kapatmaya çalışmaktır ve onların nefretlerini ve itirazlarını kendinize celp etmektir. Çünkü o caddede gelip gidenler, gelmiş geçmişlere duâlar ve hasenatlarıyla yardım ediyorlar. Hem bu mübarek vatanın başına bir kıyamet kopmaya vesile olmaktır.

“Acaba Mahkeme-i Kübrâda, bu üç yüz milyar dâvâcıların karşısında sizden sorulsa ki: “Doktor Duzi’nin, baştan nihayete kadar serapa İslâmiyet’iniz ve vatanınız ve dininiz aleyhinde ve frenkçe Tarih-i İslâm namındaki eseri ki, zındıkların kütüphanelerinizdeki eserlerine, kitaplarına ve serbest okumalarına ve o kitapların şakirtleri, kanununuzca cemiyet şeklini almalarıyla beraber, dinsizlik veya komünistlik veya anarşistlik veya pek eski ifsad komitecilik veya menfî Turancılık gibi siyasetinize muhalif cemiyetlerine ilişmiyordunuz? 

Neden hiçbir siyasetle alâkaları olmayan ve yalnız iman ve Kur’ân cadde-i kübrâsında giden ve kendilerini ve vatandaşlarını idam-ı ebedîden ve haps-i münferitten kurtarmak için Kur’ân’ın hakikî tefsiri olan Risale-i Nur gibi gayet hak ve hakikat bir eseri okuyanlara ve hiçbir siyasî cemiyetle münasebeti olmayan o hâlis dindarların birbiriyle uhrevî dostluk ve uhuvvetlerine cemiyet namı verip ilişmişsiniz? Onları pek acip bir kanunla mahkûm ettiniz ve etmek istediniz?” dedikleri zaman ne cevap vereceksiniz? Biz de sizlerden soruyoruz.” 1

Bu müdafadan sonra ikinci gün “beraat” verilmiştir. Rahmetullahi aleyh.

Okunma Sayısı: 2113
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • R.Kalyoncu

    2.7.2020 00:24:51

    Bu gibi rakamları, çokluktan kinaye; milyarlarca Müslüman şeklinde anlamak lâzımdır. Yoksa, 1440 yıllık Islâm tarihi boyunca ortalama insan ömrü 40 yıl kabul edilse dahi; birinci asırda Müslümanların sayısının 1 milyon civarında ve geçen asırda 350 milyon olduğu, zamanımızda ise 1,5 milyara ulaştığı düşünülürse gelmiş geçmiş toplam sayı 30-40 milyarı dahi zor bulur..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı