"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Salât ü selam metninin kaynağı nedir?

Süleyman KÖSMENE
20 Kasım 2018, Salı
İzmir’den İrfan Çiftçi: “Salâvatlar Peygamber Efendimiz (asm) zamanında ve kendisi tarafından mı düzenlendi, yoksa sonradan âlimler tarafından mı düzenlendi?”

BİATIMIZI YENİLEYEN BİR KELİME  

Salât ü selamı emreden bizzat Cenab-ı Hak’tır. Buyurur ki: “Allah ve melekleri, Peygamber’e çok salât ederler. Ey iman edenler, siz de ona salât edin, tam bir teslimiyetle de selâm verin”1

Peygamber Efendimiz ‘le (asm) olan irtibatımız, gönül bağımız, iletişim kanalımız en etkin biçimde salat ü selamla ve sünnet-i seniyyeye ittiba ile devam eder.

Salât, dua, niyaz, rahmet, rahmet duası gibi manalara gelir. Selam da huzura, esenliğe, selamete, hoşnutluğa, rızaya ulaşma ve teslimiyetimizi kabul etme dileğini ihtiva eden bir dua ifadesidir.

Bediüzzaman’ın ifadesiyle, Peygamber Efendimiz’e (asm) ubudiyeti için, yani kulluğu için salât ediyoruz, yani sonsuz rahmete ve sınırsız mahbubiyete mazhar olmasını istiyoruz.

Risaleti için selam ediyoruz, yani memur olduğu dini kabul, sünnetine teslimiyet, vazifesini yapmaya ve dünyayı barışa ve huzura kavuşturmaya muvaffakiyet diliyoruz. Ve selamla O’na teslimiyetimizi göstermiş ve biatimizi yenilemiş oluyoruz.

Bediüzzaman, Peygamber Efendimiz’in (asm) bütün ümmetin dertleriyle dertli, saadetleriyle mesut olduğunu ifade ederek, sonsuz bir istikbalde, ebediyetler yurdunda, sınırsız hallere ve sıkıntılara maruz ümmetinin bütün dertleriyle hemdert olması cihetiyle bütün ümmetin sonsuz salâvatını istediğini beyan ediyor.2

SALÂVATI PEYGAMBERİMİZ (ASM) ÖĞRETTİ  

Yukarıda zikrettiğimiz ayet Peygamber Efendimiz’e (asm) salât ü selam getirmeyi farz kılıyor. Salâvatın ömürde bir defası farz, Peygamber Efendimiz’in (asm) her adı anıldığında salaâvat getirmek vacip, salâvata devam etmek, daha çok vesilelerle salâvat getirmek sünnettir. Salâvatın terki şefaatten mahrumiyete sebeptir.

Çok çeşitli salâvat ifadeleri vardır. Bunlardan en çok bilineni namazda okuduğumuz metindir. Yukarıdaki âyet-i celile nazil olunca ashab-ı kiram şöyle sordular:

“Ya Resulallah! Sana selam vermeyi biliyoruz. Fakat sana nasıl salât edeceğiz?”

Efendimiz şöyle buyurdu:

“Şöyle dersiniz: Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kema salleyte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamîdün mecid. Allahümme barik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kema barekte alâ İbrahime ve alâ âli İbrahim. İnneke hamîdün mecid.”3

(Manası: Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e ve O’nun âline salat eyle. İbrahîm Peygambere ve O’nun âline rahmet ettiğin gibi. Şüphesiz Sen Hamîdsin ve Mecîdsin. Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e (asm) ve O’nun âli üzerine feyz ve bereket ihsan buyur! Nasıl ki vaktiyle İbrahîm Peygambere ve O’nun âli üzerine feyz ve bereket ihsan etmiştin. Şüphesiz Sen Hamîdsin ve Mecîdsin.”

Bu salâvat metnini her namazın teşehhüdünün sonunda okumak Şafiilere göre vacip, Hanefilere göre ise sünnet bulunmaktadır.

Âlimler hadis veya ilim okurken Peygamber Efendimiz’in (asm) adının geçtiği her yerde âyetten ve hadislerden iktibasla daha kısa salavatlar da söylemişlerdir: Bunlar:

-Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihî ve sellim. (Allah’ım! Efendimiz Muhammed’e (asm), O’nun âline ve ashabına salat ve selam eyle!)

-Sallallahü Aleyhi Vesellem. (Allah’ım! Efendimiz’e salât ve selam eyle)

-Aleyhissalatü Vesselam. (Salât ve selam Efendimiz üzerine olsun!)

Bu mübarek kelimeler kitaplarda kısaltılmış olarak (sav) veya (asm) diye geçer. Ki, bu kısa ifadeler, Peygamber Efendimiz’in (asm) kutlu adının anıldığı her yerde salât ve selam söylemeyi hatırlatır.

BENİ UTANDIRMA

İslam ümmetinde Muhammed adı anıldığında hep salavat söylene gelmiş ve bu yüce isim saygıyla anılmıştır.

Anlatılır ki Gazneli Sultan Mahmud’un Muhammed adında bir hizmetçisi vardı. Sultan, O’na her defasında “Muhammed!” diye hitap ederdi. Bir gün babasının adıyla hitap etti. Buna çok üzülen hizmetçi:

“Sultanım! Muhammed diyordunuz ya… Bir kusuruz mu oldu?” deyiverdi.

Sultan:

“Oğlum, abdestim yok! Beni utandırma!” dedi.

Dipnotlar:

1- Ahzâb Suresi: 56 2- Barla Lahikası, s. 151  

3 -Buharî, Tefsir, 1725

Okunma Sayısı: 7964
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı