"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tahammül edilemeyen hastalık ceza mıdır?

Süleyman KÖSMENE
23 Temmuz 2020, Perşembe
Hamdi Bey: “Ağır hastalar bazen isyana benzer sözler sarf ediyorlar. Hastalar Risalesi’nde, “Onların tahammül dâhilindeki hastalıkların bir ihsan-ı İlâhî olduğunu ihtar ederdim” ifadesi geçiyor. Tahammül dâhilinde olmayan hastalıklar ihsan-ı İlâhî olmuyor mu?”

Hastalığı Onda Bir’e İndirmenin Formülü

Hastalıklar bazen ağır seyredebilir. Ağrısı fazla olabilir. Ama hastalıkları ne kadar ağır seyrederse etsin, tahammül haricinde bir durum olarak düşünmemeli. Ceza olarak da algılamamalıdır.

Ağır seyreden, tahammül sınırlarını aşan hastalık da ihsan-ı İlâhîdir. Rabbim ağrının şiddeti nispetinde rahmetten hissesini ziyade eylemiştir. Bundan emin olmalıdır. Bu yüksek hisseyi şikâyetle ve sabırsızlıkla kaçırmamalı.

Hastalığa sabretme konusunda Bediüzzaman’ın bir formülü vardır. Kendisinden dinleyelim: “Birinci Harb-i Umumînin birinci senesinde, Erzurum’da mübarek bir zat müthiş bir hastalığa giriftar olmuştu. Yanına gittim. Bana dedi:

“Yüz gecedir ben başımı yastığa koyup yatamadım” diye acı bir şikâyet etti.

Ben çok acıdım. Birden hatırıma geldi ve dedim: “Kardeşim, geçmiş sıkıntılı yüz günün, şimdi sürurlu yüz gün hükmündedir. Onları düşünüp şekvâ etme. Onlara bakıp şükret. Gelecek günler ise, madem daha gelmemişler; Rabbin olan Rahmânü’r-Rahîmin rahmetine itimad edip, dövülmeden ağlama, hiçten korkma, ademe vücut rengi verme. Bu saati düşün. Sendeki sabır kuvveti bu saate kâfi gelir. Divane bir kumandan gibi yapma ki, sol cenah düşman kuvveti onun sağ cenahına iltihak edip ona taze bir kuvvet olduğu halde, sol cenahındaki düşmanın sağ cenahı daha gelmediği vakitte, o tutar, merkez kuvvetini sağa sola dağıtıp, merkezi zayıf bırakıp, düşman ednâ bir kuvvetle merkezi harap eder.”

Dedim: “Kardeşim, sen bunun gibi yapma. Bütün kuvvetini bu saate karşı tahşid et. Rahmet-i İlâhiyeyi ve mükâfât-ı uhreviyeyi ve fâni ve kısa ömrünü uzun ve bâki bir surete çevirdiğini düşün. Bu acı şekvâ yerinde ferahlı bir şükret.”

O da tamamıyla bir ferah alarak, “Elhamdülillâh,” dedi, “hastalığım ondan bire indi.” 1

Ne Kadar Ağır Olsa da

İhsan-ı İlâhî olmayan hastalık yoktur. Hastalığın ağır seyretmesini rahmetin çokluğuna ve fart-ı rahmete (rahmetin taşkınlığına) yormalı ve sabretmeye çalışmalıdır. Allah’ın zulmetmeyeceğinden emin olmalı ve hastalıkla günahlarımızın dökülmesi gibi büyük bir lütuf ve mağfiret kaynağına ulaştırdığı için Allah’a şükretmelidir.

Bilinmelidir ki, günahlar ahirette daimî hastalıklardır. Oysa dünyadaki hastalıklar ahirette daimî rahmet kaynaklarıdırlar. Ne kadar ağır seyretse bir o kadar rahmette yüzdüğünüzü düşünebilirsiniz.

Ne kadar ağır da olsa insanın musîbetlerde üç cihetle şikâyete hakkı yoktur:

1- Cenab-ı Hak insana giydirdiği vücut elbisesini halden hale çevirir. Muhtelif isimlerinin cilvesini böylece gösterir. Şafi ismi hastalıkları istediği gibi, Rezzak ismi açlığı ister. Mülk sahibi Cenab-ı Hak’tır. Mülkünde dilediği gibi tasarruf eder.

2- Hayat musîbetlerle, hastalıklarla arınır, kemalini bulur, vazifesini yapar. Tekdüze, hiç baş ağrısı bile vermeyen bir hayat, varlıktan ziyade yokluğa daha yakındır.

Menfî İbadet

3- Dünya bir imtihan meydanıdır ve hizmet yurdudur. Keyif yeri değildir. Ücret yeri değildir. Mükâfat yeri değildir. Hastalıklar ve musîbetler dini olmamak ve sabretmek şartıyla dünyaya geliş maksadımız olan ibadet vazifemize gayet uygun düşüyor ve ibadetten sayılıyor. Bu da, şükredilecek bir durumdur.

İbadetin iki kısım olduğunu vurgulayan Bediüzzaman, bunlardan birincisinin namaz ve oruç gibi müsbet ibadet olduğunu söyler. İkinci kısım ibadet ise menfî ibadettir.

Hastalık ve musîbetler menfi ibadettir.

Çünkü “hastalıklar ve musîbetlerle musîbetzede za’fını ve aczini hissedip Rabb-ı Rahîmine ilticakârane teveccüh edip, O’nu düşünüp, O’na yalvarıp hâlis bir ubudiyet yapar. Bu ubudiyete riya giremez, hâlistir. Eğer sabretse, musîbetin mükâfatını düşünse, şükretse, o vakit her bir saati bir gün ibadet hükmüne geçer. Kısacık ömrü uzun bir ömür olur.”  2

Dipnotlar:

1- Lem’alar, s. 18., 2- Lem’alar, 2. Lem’a.

Okunma Sayısı: 4878
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı