Hamdi Göcek: “Sözler’de “Niçin gâvurların memleketlerinde bu semavî tokat (zelzele) başlarına gelmiyor, bu bîçare Müslümanlara iniyor?” suali soruluyor. Oysa, mesela, Japonya’da çok daha şiddetli depremler oluyor... Bu durumda, “Hayır, Müslüman olmayan Japonlara da geliyor, ama sağlam binalar yaparak onlar imtihanı kazanıyorlar” demek doğru bir cevap mıdır?”
Hatalar ve Cinayetler
Birer İslam memleketi olan Erzincan ve İzmir’de yaşanan depremlerle ilgili yukarıdaki şekilde sorulmuş olan soruya Üstad Bediüzzaman Hazretleri, şöyle cevap veriyor:
“Büyük hatâlar ve cinâyetler, tehir ile büyük merkezlerde ve küçücük cinâyetler, tâcil ile küçük merkezlerde verildiği gibi; mühim bir hikmete binâen, ehl-i küfrün cinâyetlerinin kısm-ı âzamı, mahkeme-i kübrâ-i haşre tehir edilerek, ehl-i imânın hatâları, kısmen bu dünyada cezası verilir.” (Haşiye)
Cevabın haşiyesinde de şu bilgilere yer veriyor: (Haşiye) “Hem, Rus gibi olanlar, mensuh ve tahrif edilmiş bir dini terk etmekle, hak ve ebedî ve kàbil-i nesh olmayan bir dine ihânet etmek derecesinde gayretullaha dokunmadığından, zemin şimdilik onları bırakıp, bunlara hiddet ediyor.”1
Dünyada Affedilmek
Depremler böyle okunmalıdır. Yoksa fay-may meselesini evrat yapıp içsek bize bir faydası olmayacaktır. Çünkü faylar insanoğlunun iradesiyle hareket etmediği gibi, faylardaki kırıklığı bile deprem olmadan önce öğrenme imkânımız olmuyor.
Soru Müslüman memleketleri sorguluyor. Neden depremler biçare Müslümanlara iniyor diyor. Verilen cevap toptancı değildir. Yani ekseriyet-i mutlaka ile büyük hataların cezaları tehir edilir, ekseriyet-i mutlaka ile küçük hataların cezaları tacil edilir diyor. Çünkü büyük hataların hesabı da büyüktür. Tam adalet etmek için zamana ihtiyaç vardır. Allah elbette zamansız adalet eder. Ama bu adaletten hata sahibi de tatmin olmalıdır. Bu nedenle iş ahirete bırakılır.
Küçük hatalar ise, daha çabuk affedilir cinsten olduğundan, hesapları da küçük merkezlerde görülür. Bu genel bir kuraldır.
Ama bu, kural dışına çıkılmayacağı anlamına gelmiyor. Yani kimi büyük hatalar, küçük merkez olan dünyada görüldüğü ve hatta affedildiği gibi, nice küçük hata da ahirete intikal edebilir. Ama ehl-i imanın cezaları bu dünyada verilsin diye, depremlerin ve diğer semavî afetlerin kullanılması ehl-i iman için bir lütuftur. Çünkü neticede affedilmek güzeldir.
Yer Yüzünün Hiddeti
Bu parçanın haşiyesinde ise, hep gözümüzden kaçan önemli bir hikmet, gözler önüne seriliyor. Mensuh ve tahrif edilmiş bir dini terk etmekle, hak, ebedî ve kabil-i nesh olmayan bir dini terk etmek elbette bir değildir. Birincisini terk etmek aklın ve vicdanın gereği iken, bu ikincisini terk etmek akla ve vicdana terstir, ihanettir, gayretullaha dokunur.
Gayretullaha dokunan bir şey yer yüzünü titretir ve hiddete getirir. Yer yüzü hiddete gelirse, deprem, sel, fırtına, yangın gibi afetler olur.
Bir İslam ülkesinde gayretullaha dokunan bir mesele, Müslüman olmayan bir ülkede olsa gayretullaha dokunmayabilir. Ve zemini hiddete getirmeyebilir. İşte şu ayet bunu söylüyor: “Biz peygamber göndermedikçe azap etmeyiz.”2
Dolayısıyla Peygamber haberini almayan yerler, peygamber haberini alan yerlere nazaran semavî afetlerden daha emin olabilirler. Ama bu, gerekirse onlara da tokatlar gelmeyeceği manasında değildir.
Üstadın anlatmak istediği budur.
Yoksa binaları sağlam yapmakla her tarafta önemli ölçüde depremden korunma sağlanabilir.
Dipnotlar:
1- Sözler, s. 198 2- İsra Suresi: 15