"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Zekâtlarımızı Cennet çeşmesine çevirelim mi? -2-

Süleyman KÖSMENE
21 Mayıs 2018, Pazartesi
Muhtelif okuyucularımız: “Neşriyat hizmetlerimiz zekâtla desteklenebilir mi?”

Kılıç mı, Kalem mi?

Asrımızın cihad vasıtası dâhilde kılıç değil, kalem ve yazıdır. Öyle ki, Peygamber Efendimiz (asm) nezdinde kalem, yazı ve mürekkep, kılıçtan daha muteberdir. Buyuruyor ki: “Kıyamet günü âlimlerin mürekkebi şehitlerin kanı ile tartılır. Âlimlerin mürekkebi üstün gelir.”1

Çünkü âlimlerin yazısı, mürekkebi ve kalemi dini öğretir. Kılıç dini öğretmez. Günümüzde dini öğretmek, sevdirmek ve irşad etmek ise kılıcın önüne geçmiştir. Çünkü eskiden kılıç, dini öğretme zeminine imkân vermeyen istibdat ve taassuba karşı çekilirdi. Oysa günümüz hürriyetler asrıdır; taassupların yıkıldığı, istibdatların çözüldüğü bir çağdayız. Öyleyse eskinin cihad malzemesi olan kılıç günümüzde yerini, kaleme, söze, yazıya, kitaba, iknaya, hitabete, pozitif iletişime, neşriyata bırakmıştır.

Risale-i Nur ise milyonların imanını kurtaran bir dâvâ olarak, yeryüzünde deverana başlamıştır.

Dolayısıyla Nur Talebeleri için Risale-i Nur’daki iman hakikatlerini anlatmak, kalem ve yazı kullanarak kitap, dergi, gazete ve internet gibi yayın zeminlerinde Risale-i Nur hakaikını işlemek, şerh etmek, neşretmek hiç tereddütsüz cihaddır.

Şimdi Bütün İnsanlara Ulaşılabiliyor

Kur’ân, zekât verilecek sınıflardan birini “fi sebilillah”2 olarak belirliyor. Fi sebilillah sınıfı dört mezhebe göre cihad, yani i’lâ-yı kelimetullah yapan sınıftır. Ve dört mezhebe göre, mücahidin kılıcı, kalkanı, ok’u, silâhı, atı, barınağı, yiyeceği ve sair bütün ihtiyaçları bu bütçeden karşılanır. Çünkü İslâm’ı tebliğ etmek için sıcak çatışmalara girme zorunluluğu bulunan eski zamanda cihad malzemeleri bunlardı. Çünkü savaşıp müstebit yönetimleri etkisiz hale getirmeden o ülkenin insanına ulaşamıyordunuz!

Şimdi ise tek kişinin burnu bile kanamadan bütün dünya insanlarına ulaşılabiliyor, kitap, dergi ve gazete yanında internet, sosyal medya ve mobil hizmetler de dâhil birçok gerçek ve sanal zeminde iman hakikatleri tebliğ edilebiliyor.

Öyleyse bu günün cihadı manevî bir boyut kazanmıştır. Bediüzzaman bu sebeple diyor ki: “Dâhildeki cihad-ı mânevî, mânevî tahribata karşı çalışmaktır ki, maddî değil, mânevî hizmetler lâzımdır.”3

Keza Bediüzzaman diyor ki: “Evet, nasıl ki eski zamanda İslâmiyet’in terakkîsi, düşmanın taassubunu parçalamak ve inadını kırmak ve tecavüzatını defetmek silâh ile, kılınç ile olmuş; istikbalde, silâh, kılınç yerine, hakikî medeniyet ve maddî terakki ve hak ve hakkaniyetin manevî kılınçları düşmanları mağlûp edip dağıtacak.”4 Öyleyse, “berahin-i katıa”, yani bürhanlar ve hikmetler, yani Sözler ve Risaleler, bu zamanın elmas kılıncıdır,5 seyfülislâmdır, İslâm’ın kılıncıdır.6

Bu Çeşmeden Şerha Şerha İçmeye Ne Dersiniz?

Bediüzzaman, Risale-i Nur dâvâsının bu hizmetleriyle zekâtı hak ettiğini şöyle beyan ediyor: “Bir zamandan sonra o Medresetü’z-Zehrâ, İslâmiyete ve insâniyete göstereceği hizmetle, şüphesiz bir kısım zekâtı bil’istihkak kendine münhasır edecektir.”7

Yeni Asya’ya gelince… Bu gazete her gün Risale-i Nur’un hakikatlerini neşretmek için çıkar. Klâsik bir gazete değildir. Gayesi ticaret değildir. Basın ve yayın hayatında bir gazete konseptinde çıkmakla beraber, zayıf omuzlarında kutsî bir vazife yükü vardır. Yaklaşık elli yıldan beri bu görevini sürdürmektedir. Bu görevi ile Yeni Asya çileden, yardan, serden geçmiş, haktan ve hakikatten başka hiçbir mercie, hiçbir güce, hiçbir maslahata boyun eğmemiştir. Sürç-ü lisanı olmuştur mutlaka. Fakat niyeti halistir.

Yeni Asya bu duruşunu bu gün de sürdürmekte ve inşallah kıyamete kadar da sürdürmek emelindedir. Öyleyse Yeni Asya’nın, hak ve hakikat âşıklarının zekâtlarını almaya istihkakı vardır. Ve Yeni Asya’yı zekâtlarıyla güçlü tutmak, hakkın hatırını âli tutanlar için bir görevdir kanaatindeyiz.

Daha da ötesi, bu gün Yeni Asya’ya bir kuruş bile katkı verebilmek sadaka-i cariye niteliğindedir. Yani o bir kuruş, biz ölsek bile sevabı eksilmeyen, kesilmeyen bir Cennet çeşmesi hükmündedir.

Bu günlerde oruçlu ağızlarımızla zekâtımızı böyle bir hizmet zeminine ulaştırmak suretiyle, ebedî âlemde şerha şerha bu çeşmeden içmeye ne dersiniz?

GÜNÜN DUÂSI

Allah’ım! Risale-i Nur hizmetlerini yer kürede payidar eyle! Nur Talebelerini manen ve maddeten güçlü eyle! Nur Talebelerini ittihadı, tesanüdü, uhuvveti, istikameti sarsan cereyanların fitnesinden muhafaza eyle! Âmin.

Dipnotlar:  

1- Suyûti, el Câmiu’s Sağir, No: 10026; İbn Abdilberr, Câmiu Beyâni’l- İlm, No: 139. 2- Tevbe Sûresi: 60. 3- Emirdağ Lâhikası, s. 48. 4- Hutbe-i Şamiye, s. 98; Tarihçe-i Hayat, s. 94, 149. 5- Tarihçe-i Hayat, s. 105, 243. 6- Tarihçe-i Hayat, s. 244. 7- Münâzarât, s. 129, 130.

Okunma Sayısı: 2784
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı