"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur’la Kur’ân hizmetinde taksimü’l-a’mâl

Talip ÇİÇEK
29 Ocak 2015, Perşembe
Aziz Üstadımızın vefatından sonra umum Nur Talebeleri taksimü’l-a’mâl kaidesine uygun olarak hizmetlerini deruhte etmektedirler. Risale-i Nur’un neşriyatı, Risale-i Nur dersleri, dershane hizmetleri, öğrenci dersleri, gazete, dergiler, kitap neşriyatı, panel, konferans, anma toplantıları gibi faaliyetler birbirinin alternatifi değildir. Her hizmet alanının kendi makamında riyaseti vardır.

Risale-i Nur’u “netice-i hayatım ve sebeb-i saadetim ve vazife-i fıtratım” diyerek tavsif eden Bediüzzaman, hayatını Kur’ân hizmetine vakfederek ömür geçirmiştir. Risale-i Nur’un ilk eserlerinin yazılmasından itibaren taksimü’l-a’mâl kaidesini uygulamış ve ekser kitaplarını yanındaki kâtiplere yazdırmak suretiyle telif etmiştir. Barla hayatına baktığımızda bunun bir çok misallerini görürüz. Müsveddesi yazılan ilk eserin tebyiz edilmesi ve temize çekilen kitabın neşri için santral hizmeti gören Sabri Ağabeyimize gönderilmesi, o da kendisine birkaç nüsha yazıp diğer kâtiplere ulaştırması ve bu dağıtımın ümmî Nur postacıları vasıtasıyla yapılması ve yazılan Risalelerin tashih için tekrar Bediüzzaman’a getirilmesi ve tashihten sonra yine ümmî bir talebe olan Adilcevazlı Bekir Ağa vasıtası ile muhtaç ellere ulaştırılması o günün şartlarında vazife taksiminin en güzel misalleridir.

Barla Lâhikası’ndaki bir mektupta taksimü’l-a’mâl düsturunu uygulamada meydana gelecek ârızalara meydan vermemek için başta o dönemdeki Nur Talebelerinin, ikinci olarak ise bütün zamanlarda Risale-i Nur’la Kur’ân hizmetinde çalışma gayretinde olanların çok muhtaç oldukları düsturlar, aşağıdaki ifadelerle ihtar edilmiştir:

“Bilirsiniz ki üç elif ayrı ayrı yazılsa kıymeti üçtür. Tesanüd-ü adedî ile içtima etse yüz on bir kıymetinde olduğu gibi, sizin gibi üç dört hâdim-i Hak ayrı ayrı ve taksimü’l-a’mâl olmamak cihetiyle hareket etse kuvvetleri üç dört adam kadardır. Eğer hakiki bir uhuvvetle, birbirinin faziletleriyle iftihar edecek bir tesanüdle, birbirinin aynı olmak derecede bir tefânî sırrıyla hareket etseler, o dört adam dört yüz adam kuvvetinin kıymetindedirler.

“Sizler koca Isparta’yı değil, belki büyük bir memleketi tenvir edecek elektriklerin makinistleri hükmündesiniz. Makinenin çarkları birbirine muâvenete mecburdur. Hem birbirini kıskanmak değil, belki bilâkis birbirinin fazla kuvvetinden memnun olurlar. Şuurlu farz ettiğimiz bir çark, daha kuvvetli bir çarkı görse memnun olur. Çünkü vazifesini tahfif ediyor. Hak ve hakikatin Kur’ân ve imanın hizmeti olan büyük bir hazine-i âliyeyi omuzlarında taşıyan zatlar kuvvetli omuzlar altına girdikçe iftihar eder, minnettar olur, şükreder.

“Sakın birbirinize tenkit kapısını açmayınız. Tenkit edilecek şeyler kardeşlerinizden hariç dairelerde çok var. Ben nasıl sizin meziyetinizle iftihar ediyorum. O meziyetlerden ben mahrum kaldıkça sizde bulunduğundan memnun oluyorum, kendimindir telâkki ediyorum. Siz de Üstadınızın nazarıyla birbirinize bakmalısınız.”

Sözler ve Mektubat kitaplarının fihristelerini bizzat kendisi hazırlayan Bediüzzaman Said Nursî, Eskişehir medrese-i Yusufiyesinden sonra Kastamonu’da ikamete mecbur tutulduğu günlerde Isparta’da bulunan ağabeylerimiz, Lem’alar kitabını 1.-16. ve 24. Lem’aları Rüştü Çakın; 17. ve 28. Lem’aları Hafız Ali; 18.-21. ve 30. Lem’aları Hüsrev Altınbaşak; 22. Lem’ayı Küçük Ali; 23. Lem’a’yı Hafız Hüseyin; 25. ve 26. Lem’aları Hafız Mustafa; 29. Lem’a’yı Sabri Arseven aralarında taksim ederek Lem’alar mecmuasının fihristesini hazırlamışlardır. Şuâların fihristesi de 1., 2. ve 3. Şuâları Sabri Arseven; 4. Şuâ’yı Hafız Hüseyin; 6. Şuâ’yı Küçük  Ali; 7. ve 9. Şuâ’yı Tahiri Mutlu ve Abdullah Çavuş; 11. ve 15. Şuâları Emirdağ Nur Talebeleri; 5. Şuâ’yı Hüsrev Altınbaşak; 8. Şuâ’yı Hafız Ali olarak Isparta ve Emirdağ Nur Talebelerince vazife taksimi tarzında yapılmıştır.

Bu güzel faaliyeti haber alan Bediüzzaman Said Nursî, Risale-i Nur hizmetinde taksimü’l-a’malin önemini talebelerine Kastamonu’dan gönderdiği aşağıdaki mektup ile tahsin edip takdir  etmiştir:

“Fihristeyi taksimü’l-a’mâl tarzında mütesanid heyetinizin şahs-ı manevisine tevdiiniz çok güzeldir. Tam ve daimî bir üstad buldunuz. O manevî üstad bu aciz kardeşinizden çok yüksektir, daha bana ihtiyaç bırakmıyor.”

Nur Talebelerinin istikbalde Risale-i Nur üzerindeki yapacakları tasarrufları ve yapılmasını istediği hizmetleri Yirmi Dokuzuncu Mektub’da özetleyen Bediüzzaman, sadeleştirme adı altında yapılan tahrifata rızasının olmadığını ve hizmetlerimizin de taksimü’l-a’mal kaidesiyle yapıldığını, Nur Talebelerinin de bu düstura uymalarının önemini ihtar etmektedir:

“Bu durûs-u Kur’âniyenin dairesi içinde olanlar allâme ve müctehidler de olsalar, vazifeleri ulûm-u imaniye cihetinde yalnız yazılan şu Sözlerin şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir. Çünkü çok emârelerle anlamışız ki bu ulûm-u imaniyedeki fetva vazifesiyle tavzif edilmişiz. Eğer biri dairemiz içinde nefsin enâniyet-i ilmiyeden aldığı bir hisle şerh ve izah haricinde bir şey yazsa, soğuk bir muaraza veya nakıs bir taklitçilik hükmüne geçer. Çünkü çok delillerle ve emarelerle tahakkuk etmiş ki Risale-i Nur eczaları Kur’ân’ın tereşşuhâtıdır. Bizler taksimü’l-a’mâl kaidesiyle her birimiz bir vazife deruhte edip, o âb-ı hayat tereşşuhâtını muhtaç olanlara yetiştiriyoruz.”

Bediüzzaman Medresetü’z-Zehra’nın teşkili ve önemini anlattığı Münâzarât adlı eserinde medreseden mütehassıs çıkabilmesinin yolunu yine medrese eğitiminde “taksimü’l-a’mâl”i tatbik etmekle mümkün olacağını şöyle ifade etmektedir:

“Taksimü’l-a’mâl kaidesini bitamamihâ tatbik etmek -tâ şubeler birbirine medhal ve mahreç olmakla beraber, her bir şubeden mütehassıs çıkabilsin. Müderrisleri darülfünun gibi çok devaire tebdil ve tertip etmektir. Ta herkes sevk-i insanîsiyle hakkına gitmekle, hikmet-i ezeliyenin emr-i manevisini, meyl-i fıtrîsiyle imtisal edip kaide-i taksimü’l a’mâle tatbik edilsin.”

Kastamonu Lâhikası’nda Aziz Üstad, yazdığı bir mektubunda Nur Talebelerine şu müjdeyi vermektedir:

“Risale-i Nur şakirtlerinin iştirak-i a’mâl-i uhreviye düstur-u esasiyeleri sırrınca, her birisinin kazandığı miktar, her bir kardeşlerine aynı miktar defter-i a’maline geçmesi, o düsturun ve rahmet-i İlâhiyenin muktezası olmak haysiyetiyle, Risale-i Nur dairesine sıdk ve ihlâsla girenlerin kazançları pek azim ve küllîdir. Her biri binler hisse alır. İnşaallah emval-i dünyeviyenin iştiraki gibi inkısam ve tecezzî etmeden, her birisine aynı amel defterine geçmesi, bir adamın getirdiği bir lamba binler aynaların her birisine aynı lamba inkısam etmeden girmesi gibidir.”

Aziz Üstadımızın vefatından sonra umum Nur Talebeleri taksimü’l-a’mâl kaidesine uygun olarak hizmetlerini deruhte etmektedirler. Risale-i Nur’un neşriyatı, Risale-i Nur dersleri, dershane hizmetleri, öğrenci dersleri, gazete, dergiler, kitap neşriyatı, panel, konferans, anma toplantıları gibi faaliyetler birbirinin alternatifi değildir. Her hizmet alanının kendi makamında riyaseti vardır. Risale-i Nur hizmeti adına yapılan bütün bu faaliyetler ötekini inkâra sebep olmamalı, farklı alanlarda hizmet edenler kendi hizmetlerini hakkıyla yerine getirmek için gayret etmeli, tekâsül göstermemelidir ki Aziz Üstad’ımızın iştirak-i a’mâl-i uhreviye müjdesinden azamî derecede istifade edebilsin.

Rabbimiz bizi sırr-ı ihlâs ile iştirak, sırr-ı uhuvvet ile tesanüd, sırr-ı ittihat ile teşrikü’l-mesai hakikatini hakkıyla anlayıp tatbik etmeye muvaffak eylesin.

Okunma Sayısı: 1838
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı