Damatlığı dolabında asılı kaldı… Allah’ım ailesine sonsuz sabır ver. Kelimeler boğazımda düğümlendi, ağladım, ağladım…
Şimdi kadınlığımı, unutup, ağzıma geleni saydım… Kim sebep ise, onun ocağına da ateş düşsün ki o yanan yürekleri anlasın…
Birbirimizi yemekten bıkmadık mı? Neden ölenler hep fakir? Neden hepsinin yürekleri yakacak bir hikâyesi var? Kiminin bebeği 20 günlük… Kiminin karnında 3 aylık… Kiminin parmağında yüzüğü tertemiz… Kiminin terhisine kalmış 10 gün… Kimi, herkes yanımda şehit oluyor abla diye ağlıyor telefonda… Kimi sanal âlemde paylaşmış, “anamı özledim” diye, daha anlatmaya varmıyor dilim… Kalemim zorluyor cümleleri Neyin kavgası bu? Neyin!
Şehidime ağlamıyorum. O makamında Efendimiz (asm) ile beraber... Ben anayım, biliyorum o yanan yüreği!
Tarifi imkânsız bir acı. Patlayan yanardağ gördünüz mü? Lavının hararetini bildiniz mi? İşte o bile az kalır ananın - babanın yüreğinin yanında…
Elimizden bir şey gelmiyor ise duâlarımızla yaklaşalım birbirimize. “Allah’ım kahır sıfatın ile Ebabil kuşlarını yolla bu zalimler üzerine, elbet senin hesabın olacak… Bu kansız vicdansızlar ile bu hesabı yakın eyle açılan elleri edilen duâları boş çevirme...”
Sessizce, ama bir o kadar da çığlıklarla haykırışlarla gökleri çınlatacak Ana yüreğim ile “Amin amin amin” diyorum!
Haykırıyorum duyan ağlasın, dağlar ağlasın, kuşlar, çiçekler ağlasın… Yüreğimin acısına melekler zemzem boşaltsın, yanan bağrıma. Nasıl dayanayım ninnilerle büyüttüm... Sünnetinde damatlığını düşünüp sevindiğim, hayalimde torunlarımı sevdiğim!
Dayanmıyor yürek damatlığın dolabında asılı kaldı. Ey şehidim şimdi var git Cennette yapsınlar düğününü damatlığın bu dünyada siyah idi. Cennette bembeyaz kefenin oldu. Huriler ağırlasın seni yüreğim dayanmaz sensizliğe… Tek tesellim şehitsin diye…
Selâm söyle Peygamberimize (asm)…
Şimdi bana diyorlar, Şehidin anası ağıt yakıyor: “Damat şehidim… Bana gelin diye huriler mi seçtin?”