“Hoş geldin ölüm” demek gerek aslında “Hoş geldin”. Çünkü getirdiği his hoş…
Yaratıcın seni çağırıyor. Karanlık dünyadan ebede gel, diyor. Zahmetten çık seni Rahmet bekliyor çünkü. Zamanın en güzel çağındaydı oysa “gençlik”…
Hizmetin doruğundaydı. Ama biliyordu ki, ölüm zamana bakmazdı. Geldiğinde bütün amelleriyle toplanacak hizmetten de mükâfatını alıp artık elini verecekti. Rahmetine sığınacaktı Rabbinin. Tebessüm edecekti, ikilemde kalmayacaktı gitmek için, karar verme yetkisi yoktu. Geriye dönüp pişman olmayacaktı.
Bütün bunlardan emindi artık gitmek için elini verecekti. Fakat gerisinde ailesi ve dâvâ kardeşleri vardı. Üzüleceklerdi, belki de ailesi paramparça olacaktı. Dâvâ kardeşleri de üzülecektiler, fakat onlar ölüme tebessüm edenlerdendi. Ruhunu verdiğinde gerisinde yaşlı gözler değil, ölüme tebessüm eden yüzler bırakmak istiyordu. Bunun için kısa bir not bırakmak istedi.
Aileme ve Dâvâ Kardeşlerime;
Biliyorum ki, üzüleceksiniz, ama unutmayın ki, ölüm sevgiliye kavuşmaktır. Bir bedeni mezara koymak zor, fakat ruhunu Rahman’a teslim etmek kadar güzel hiçbir şey yoktur. Nur Talebeleri kabre imanla girecek, diyor Üstadımız. Unutulmayacak ve ölüm acısını hafifletecek en gerçek söz bu. Allah’a emanet olun, dedikten sonra hazırdı ve gitme vakti gelmişti artık. RABBİM bizleri ve bütün Nur Talebelerini ÜSTAD’IN sözüyle kabrine alsın, diyor ve altı hafta önce ruhunu Rahman’a teslim eden NAHİDE ÇAĞLAR Teyzemizi rahmet ve duâ ile anıyoruz. O hayatı boyunca örnek olacak en güzel hizmetleri yaptı. Rabbim onu hizmetlerinden dolayı mükâfatlandırsın inşaallah... O bir ölümüyle binler tebessümler bıraktı gerisinde.
Ve son olarak yazımı Sebahattin Yaşar Ağabeyin bir sözüyle bitirmek istiyorum:
“Sana mü’min insanın belirtisini söyleyeyim mi? Ölüm gelince tebessüm onun dudaklarındadır.”