"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ailede mahremiyet hassasiyeti

Yasemin GÜLEÇYÜZ
20 Ocak 2016, Çarşamba
Geçtiğimiz günlerde İslâmın aile ortamında tesettür kaideleriyle doğrudan ilgili bir hükmünün medyada menfi bir şekilde yer alması “Ailede tesettür” kavramını yeniden hatırlattı.

Hz. Âdem (as) ile başlayan peygamberlik müessesesi, insanoğlunun sınır konulmayan hayvânî duygularına, semavî şer’î sınırlar koymuş, peygamberlerin hayatı bunun mücadelesiyle geçmiştir.

Aile içi cinsel taciz, insanlık tarihinde sıkça rastlanan, kavimlerin helâk sebeplerinden biridir. Babası Hz. Âdem’in (as) şeriatına uymayan ve bu yüzden kardeşi Habil’i öldüren Kabil ile başlamış, ilâhlar ve ilâhelerle dolu Yunan, Roma, Mısır medeniyetlerinden günümüze intikal etmiştir. Bu medeniyetlere ait mitolojik hikâyeler ensest örnekleriyle doludur.

İşte peygamberlerin mücadele ettiği hastalıklardan biri olan ensest ne yazık ki, günümüzde bütün insanlığı tehdit eden boyutlara ulaşmıştır.

Bu sapıklığın “koruyucu hekimlik” çerçevesinde mütalâa edilebilecek tek reçetesi, insanın fıtratındaki güzelliklere hitap eden Kur’ân’ın tesettür emridir.

Bediüzzaman Hazretleri Tesettür Risalesi’nde cinsel bir sapkınlık olan ensest hastalığını ve ilâcını nezih bir Kur’ânî üslûpla şöyle beyan eder:

“İnsan hemşire misillü mahremlerine karşı fıtraten şehevânî his taşıyamıyor. Çünkü mahremlerin simaları, karabet ve mahremiyet cihetindeki şefkat ve muhabbet-i meşrûayı ihsas ettiği cihetle, nefsî, şehevânî temayülâtı kırar. Fakat bacaklar gibi şer’an mahremlere de göstermesi caiz olmayan yerlerini açık saçık bırakmak, süflî nefislere göre, gayet çirkin bir hissin uyanmasına sebebiyet verebilir. Çünkü mahremin siması mahremiyetten haber verir ve nâmahreme benzemez. Fakat meselâ açık bacak mahremin gayrıyla müsâvîdir. Mahremiyeti haber verecek bir alâmet-i farikası olmadığından, hayvânî bir nazar-ı hevesi, bir kısım süflî mahremlerde uyandırmak mümkündür. Böyle nazar ise, tüyleri ürpertecek bir sukut-u insaniyettir.”

MAHREM-NAMAHREM

Mahrem: Haram olan, yani evlenmesi dinen caiz olmayan akrabalar demektir.

Nâmahrem: Haram olmayan, yani evlenilmesinde dinen mahzur bulunmayan kimseler demektir. (Osmanlıca Türkçe Lûgat, Yeni Asya Neşriyat)

Nur Sûresinin 31. âyeti ve Nisa Sûresinin 23. âyetleri ışığında kadın için mahrem olan erkeklerin başlıcaları şunlardır: Babası, kayınpederi, oğlu, kocasının eski hanımından olan oğlu, kardeşi, erkek ve kız kardeşlerinin oğulları, amcası, dayısı, sütkardeşi… Yani kadının bunlarla evlenmesi, yasaktır.

Erkek için mahrem olan kadınların başlıcaları ise şunlardır: Annesi, kızı, kız kardeşi, halası, teyzesi, erkek ve kız kardeşlerinin kızları, sütannesi, sütkardeşi, kayınvalidesi, hanımının önceki eşinden olan kızı, gelini, baldızı… Yani erkeğin bunlarla evlenmesi, dinen yasaktır.

SÜFLî MAHREMLER

İnsan kızkardeşi gibi mahremlerine fıtraten şehvet hissi taşımaz. Mahremlerin simaları, aile bağlarını, şefkat ve meşrû muhabbeti hissettirdiğinden nefsânî, hayvânî hisler kırılır. Ama bacak gibi uzuvlar süflî nefislerde çirkin hisler uyandırabilirler. Zira bu uzuvlar sima gibi mahremiyeti haber vermediğinden, bir kısım süflî mahremlerde hayvanî dürtülerin harekete geçmesi mümkündür. Böyle bir durum tüyler ürpertecek derecede insaniyetin alçalmasıdır. Ama imkân dâhilindedir.

O yüzden Bediüzzaman Hazretleri, şefkat ve merhametle kadınları, mahremleri konusunda “Süflî nefislerde, süflî mahremlerde hayvânî dürtüleri uyandırabilir” diyerek tesettür konusunda dikkatli olmaya dâvet eder.

AİLEDE MAHREMİYET ÖLÇÜLERİ

Bediüzzaman Hazretlerinin tâbiriyle “insaniyet-i kübra” olan, yani insanın yaradılışındaki bütün cihâzâtlara hitap eden dinimiz aile fertleri arasında güven, saygı ve muhabbet hislerini incitecek her türlü tavır ve davranışını engelliyor.

Kadının ve erkeğin hemcinsleri yanında dahi tesettürlerine riâyet etmeleri gerektiğini belirtiyor. Fıkıh kitaplarında bu ölçüler anlatılmakta, anne babalara çocuk eğitiminde bile ölçüler getirilmekte.

Sözgelimi, Peygamberimizin (asm) bu konuda birçok tavsiyesi bulunmakta:

“Çocuğun avretine riâyet edin ve onu örtün. Zira onun avreti de büyüğünkü gibidir. Allah avretini açanlara rahmet nazarı ile bakmaz.”

“Yedi yaşındaki erkek ve kız çocuklarının, erkek ve kız kardeşlerin yataklarını ayırınız.” (Cem’ül Fevaid, 1: 139)

“Kız ve erkek çocuklar, on yaşına basınca onların yataklarını anne, baba, kız ve erkek kardeşlerinin yataklarından ayırmak vaciptir. Erkeğin erkekle, kadının kadınla aynı yatakta yatmaları asla câiz değildir, her biri yatağın bir kenarında olsa bile…” (Feteva’n- Nevevi, s. 215; İbrahim Canan, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, s. 309) tarzındaki birçok hadisin, şüphesiz aile içi cinsel taciz hadiselerini önlemeye yönelik hikmetleri de bulunsa gerek.

HÜLÂSA

Homoseksüellik, lezbiyenlik, pedofili, ensest gibi birçok sapıklığı beşerin başına saran ve nefsini hayvânî dürtülerinin esiri haline getiren sefih medeniyet Kur’ân’ın tesettür emrine daha ne zamana kadar muhalefet edecek?

Dinin hassasiyetle üzerinde durduğu bu konu medyamızda daha ne kadar istismar edilecek?

Okunma Sayısı: 7116
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı