Bediüzzaman Hazretleri Mektubat isimli eserinde Peygamberimizin (asm) gayba dair mu’cizelerinden biri olarak Konstantiniyye fethini müjdelemesini verir: “Hem, nakl-i sahih-i kat’î ile, “İstanbul fethedilecektir. Onu fethedecek olan kumandan ne güzel kumandan ve onun ordusu ne güzel ordudur” deyip, İstanbul’un İslâm eliyle fetholacağını ve Hazret-i Sultan Mehmed Fatih’in yüksek bir mertebe sahibi olduğunu haber vermiş. Haber verdiği gibi zuhur etmiş.” (Bediüzzaman Said Nursî, 19. Mektub)
Sahih kaynaklarda geçen hadisin orijinal metnindeki “nimel ceyş” “nimel emir” tabirleri, “mutlu, güzel askerler” ve “mutlu, güzel komutan” anlamına gelir. Bu ifadeler Süheyl Ünver’in tabiriyle fetih şehitlerine ve Fatih’e “Peygamberimizin (asm) kıyamete kadar baki kalacak olan madalyaları”dır.
Fatih şehre girdiğinde şehitlerin bulunduğu yerde toprağa verilmesini emretmiştir. Bu aynı zamanda Peygamberimizin (asm) şehitlere has bir emridir. Fethin üzerinden yüzyıllar geçmesine ve günümüzde “şehre ihanet” onca inşaata rağmen hâlâ Fatih semtinin ara sokaklarında ummadığınız anda karşınıza çıkan “nimel çeyş”ten olduğu ibaresiyle muhafaza edilen minik mezarlar vardır. Başında durur, İhlâs ve Fatihalarınızı esirgemezsiniz onlardan.
Bir İstanbul aşığı merhum Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver, fethin 500. yıl dönümü vesilesiyle tek tek tesbit edip kayda geçirdiği bu şehit mezarlarını “Sultan Fatih’in şehre vurduğu mühürler” olarak tanımlar. Kaleme aldığı beş ciltlik “İstanbul Risaleleri” bu açıdan önemlidir.
FATİH CAMİİ NOTLARI
Çocukluğunu, gençliğini, yetişkinliğini Fatih’te geçiren bir hanım olarak bu semtin ve İstanbul’umun değişimini adım adım takip ediyorum. Yapılan tasarrufları Bediüzzaman’ın “Mirasyedi torunlar!” hitabını da sıkça hatırlayarak bazen gülümseyerek, bazen hüzünle takip ediyorum. (Not: Özellikle Selatin Camilerin avlu taşlarında sık sık yapılan çalışmalar kaygı verici! Oysa ki, ecdadımız avluyu döşeyen mermerler de dahil her bir parçayı imparatorluğun dört bir yanından özenle seçip, kuyumcu titizliğinde çalışmış. Sözgelimi Çin’den gelen kalitesiz malzemeyle ikinci kez değiştirilen Yavuz Selim Camii avlu taşları için geçtiğimiz hafta avluda kepçeler çalışıyordu.)
Fatih Camii’nden her geçişimde müsaitsem Osmanlının şeref tribününü andıran hazireye girer, Sultan Fatih’e, Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa’ya, Ahmet Mithat Paşa’ya, Gülbahar Hatun’a ve nicelerine duâlarımı hürmetle bağışlarım.
Geçtiğimiz günlerde fark ettiğim bir tasarruf ise açıkçası şaşırttı: Peygamberimizin (asm) Konstantiniyye ile ilgili şanlı müjdesini taşıyan hadis-i şerif ve Türkçe mealini Fatih Camii’nin avlusunda mermer bir kitabeye nakşedilmiş bir taç gibi görür, hadisi her defasında şevkle tefekkür ederdim. Yapılan son restorasyon çalışmalarıyla Peygamberimizin (asm) gaybi müjdesini taşıyan bu mermer kitabe kaldırılmış, boş kalan yeri mermerle örtülmüştü (!) Kitabeyi Gülbahar Sultan Türbesi’nin hemen yanında yere indirilmiş ve duvara dayatılmış bir halde görmek açıkçası içler acısıydı.
Bu hadis-i şeriften kim, neden rahatsız olur?
ZÜBEYİR GÜNDÜZALP’DEN SULTAN FATİH YORUMU
Necmeddin Şahiner’in merhum Zübeyir Gündüzalp ile ilgili hatırası ilginçtir: Bir fetih yıl dönümünde “Mekteplisiniz bilirsiniz” diyerek elindeki gazeteyi gösterir. Resimde Fatih atıyla şehre girmektedir. ‘Kaç yaşında İstanbul’u fethetti?” diye sorar. “Yirmili yaşlar” cevabını alınca “Bu resimde kaç yaşında görünüyor?’ diye sorar. “40-50” cevabını alınca ‘Burada parmak var. 40 yaşında bir kumandanın bu fethi yapması mümkündür. Fakat 20 küsur yaşlarındaki gencin böyle bir fetih yaptığını gizlemek için yaşlı gösteriyorlar’ der.
HÜLÂSA
Geçtiğimiz günlerde bir kardeşim İlahiyat Fakültesi’ndeki kimi hocalarının Peygamberimizin Konstantiniyye ile ilgili hadisini sahih görmediklerini anlatınca düşündüm de mesele biraz derin mi ne?