"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir resim ve bir ismin hatırlattıkları

Yasemin GÜLEÇYÜZ
09 Mart 2016, Çarşamba
Elime geçen dergide sayfaları karıştırıyorum. Yüzüme tebessümü oturtan bir sayfada, geçmişten gelen resim beni yıllar öncesine götürüyor.

Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi’ne öğrencilik yıllarıma.

Haftada en fazla iki saat dersini aldığımız, ama tam kadro hazır olduğumuz bir ders: Bilim Felsefesi…

Değerli hocamız Durmuş Hocaoğlu…

Matematik Bölümü öğrencileri olarak yan branş olarak Fizik Bölümünden de aldığımız derslerimiz olurdu. Bunlardan biri de Bilim Felsefesi idi. Dersin adını ilk duyduğumuzda “Matematiğin felsefe ile ne ilgisi olabilir ki?” diye şaşırmıştık. Hocamızı görünce şaşkınlığımız daha da arttı.  Hayli ilginç bir yıl geçireceğimizi onun ciddiyetle dağıttığı fotokopi sayfalarından anlamıştık. Ders notlarını hepimize dağıtmıştı.

Kâinatın var oluşu, esir maddesi, ilk akıl, kâinatta boşluk kavramının olmayışı, tarih boyunca varlık âlemiyle ilgili geliştirilen kavramlar… Aklıma ilk gelen konular arasında.

Onun saatleri münazaralı, sohbetli, bir sonraki dersleri iple çektiğimiz keyifli dersler, paylaşımlardı. O sıkıcı felsefî konuları nasıl da ilgimizi çekecek şekilde sunardı. İmanın ne büyük kuvvet olduğunu her ders sonrası bir kez daha tazelerdik.

Titiz bir çalışma metodu vardı. Çalışkan bir talebe gibi okuduğu kitaptan defterine notlar çıkarır, küçük özetler hazırlardı. Bunu herhangi bir konu için yanına gittiğimiz zamanlarda ya da nöbetçi olduğunda hep müşahede ederdik…

Sonraki yıllarda Köprü dergimizde de makaleleri yayınlanan Yrd. Doç. Dr. Durmuş Hocaoğlu’nu 23 Ekim 2010’da ahiret âlemlerine uğurladık.

Beni bu satırları yazmaya zorlayan okuduğum dergide hocamın ölümünden sonra yayınlanan yeni bir eserinden alınan bölümlerdi. Aşağıdaki satırları okurken sanki davudî sesiyle yine sınıfta ders anlatır gibiydi. Düşük Şiddetli Devrim (Bir Entelijansiya Kritiği), (Entelijansiya: Aydınlar topluluğu) kitabında şöyle diyordu:

“Türk toplumu, son derece önemli ve radikal bir toplumsal değişme süreci geçirmektedir. Bu süreç toplumumuzun tarihî gelişiminin bir sonucudur. Bu toplumsal değişme, sadece sayıya münhasır bir niceliksel değişme değildir; ‘niceliksel değişme’nin belirli bir ‘eşik değeri’ne ulaşmış ve artık bir ‘niteliksel değişme’ye münkalib olma aşamasına gelmiş radikal bir değişmedir. Asıl sancılar bundandır.

Kanaatimize göre, söz konusu bu hâdiselerin üstünü kaplayan toz dikkatle tâmik edilirse, bütün bu vakıaların, vak’aların ve hâdiselerin çok önemli bazı radikal değişmelere ve bu değişmelerin de radikal yönelmelere delâlet etmekte olduğu fark edilebilecektir. Bunları burada kısaca, bir ‘devrim’ olarak nitelendireceğiz.

Bizler, fiilen yaşanmakta olan bir devrimin tam içerisinde bulunmaktayız. Bu devrim yeni başlamış değildir; kökü çok derinlerdedir; son zamanlarda vukua gelen günlük hâdiselerin, politik dalgalanmaların büyük bir çoğunluğu ile doğrudan bir ilgisi yoktur. Bunun yanında belirtilmesi gereken en önemli karakteristiklerinden birisi de şudur: Devrim, uzun bir süreye yayılmıştır, hızı yavaştır, şiddeti (argümanı) düşüktür, o sebeple de ilk bakışta hemen dikkatleri çekmemektedir. Bizim onu “düşük şiddetli” olarak isimlendirmemizin asıl sebebi de budur.

Türkiye’de derinden, dipten gelen bir dalga vardır: Fay hattı çatlamış, toprak hareketlenmiştir; yer yürümektedir. Yer yürüyünce yer yerinden oynar.”

HÜLÂSA

Sadece ülkemiz değil, İslâm âlemi de tarihî gelişiminin sonucu olarak bir değişim süreci yaşıyor. Sancılı bir süreç, ama Bediüzzaman Hazretleri neticesinin ümit verici olacağını müjdeliyor.

Risale-i Nur hizmetinin bu gelişim ve değişim sürecindeki yerini ve yaşadığımız toprakların ehemmiyetini ise Bediüzzaman Hazretlerinin “Mekke’de olsam da buraya gelmek lazımdı”  sözleri belirtiyor…

Risale-i Nur’un bin yıldan beri İslam âleminde biriken evham ve şüpheleri tamir etmesi ve dalaletin temellerini sarsması insî ve cinnî düşmanlarını korkutuyor.

Bölüp parçalamak üzere yaptıkları hücumlar da bu yüzden!

Rabbimiz bizlere sabır ve basiret ihsan etsin.

Okunma Sayısı: 1111
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı