"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cumhuriyetten kadın hikâyeleri

Yasemin GÜLEÇYÜZ
07 Haziran 2017, Çarşamba
Haluk Sena Arı ve Fevziye Nuroğlu’nun ahirete uğurlandığını gazeteden, internetten öğrendim. İki güzel kadın!

Haluk Sena Hanımefendiyle Osmanlı edebini sımsıcak atmosferiyle anlatan kitapları ve Bizim Aile dergimizde yayınlanan arkadaşımız Nesibe Bahtiyar’ın yaptığı sohbetiyle tanımıştım. 

Fevziye Nuroğlu ile 1-2 kez görüştüğümüzü hatırlıyorum. Saygıdeğer, fedakâr bir İslâm hanımefendisiydi. Doksanlı yıllarda başörtüsü yasağı konusundaki kahramanca duruşu ve Bosna soykırımından kaçan hanımlara kucak açışını unutmuyorum. Öğrenci evlerinin birini Bosnalı kadınlara tahsis etmişti. Hanımların aklınıza gelen her türlü ihtiyacı ile kendi imkânları çerçevesinde ilgileniyordu Fevziye Abla. Evi ziyaret etmiş, o soğuk kış akşamında, kucağında kırkını yeni çıkarmış bebeği ile bize Bosna’daki katliâmı ve geride bıraktığı eşini buğulu gözleri, hüzünlü sesiyle anlatan gazeteci Boşnak hanımla yaptığımız sohbeti dergimizde yayınlamıştık. 

Biri üç boyutlu yaptığı Osmanlı evleri tablolarıyla güzel san’atlar, diğeri eczacılık alanında eğitim görmüş ve topluma güzel şeyler vermeye çalışan, Cumhuriyetin din ile ilmi birlikte götürmeye ahdetmiş kadınlarından iki örnek.

GECE OKULLARI

Rahmetli babaannem de Cumhuriyetin kadınlarından biriydi. 

Okuması yazması yoktu. Harf  inkılâbından sonra başlatılan gece okullarında sadece saatin kaç olduğunu öğrenmişti. Ama arif bir hanımdı. Hayat üniversitesini birincilikle bitirenlerden! Risale-i Nur sohbetlerini kaçırmaz, iman hizmetini sahiplenir, misafiri eksik olmazdı. 1971 muhtırasındaki sıkıyönetim aramalarında bir çuvala doldurduğu Risale-i Nurlar’ı kahramanca nasıl sakladığını unutmam. Onun hayatı bir kitaba sığar mı bilmem!

Dedemin sistemi protesto edercesine ilkokuldan sonra okutmadığı kızları, sevgili halalarım tanıdığım en zeki kadınlar. Gündemi takip ederler, okurlar, aralarında tartışırlar, hadiseleri tahlilde üstlerine yoktur. Bilgilerinden her zaman istifade ederim. Okumayı yeni söktüğüm dönemde halamın okuduğu İttihad gazetesini bana göstererek “En azından bir makaleyi her zaman okumalı, takip etmelisin!” nasihatini hâlâ hatırlarım. 

Onlar da Cumhuriyetin kadınlarından…

Cumhuriyetin kadınlarından biri de benim. Başörtüsü yasağı yüzünden severek tercih ettiğim öğretmenlik mesleğini fazla icra edememiş olmama rağmen ailemin üniversite eğitimini almış ilk kadınıyım. 71 muhtırasını, 80 ihtilâlini, 28 Şubat’ı ve 15 Temmuz’u gördüğüme göre “çocukları ihtiyarlatan bir gün” (Müzemmil Sûresi, 17.) misali hayli yaşlıcayım. 

İLGİNÇ GÜNLER YAŞAYASIN!

Şimdilerde dindar olsun, olmasın Cumhuriyetin çoğu kadını ceberrut tek parti dönemindeki gibi ilginç günler yaşıyor. 

1925’te idam edilen Şalcı Bacı kabrinden bugünleri temaşa ediyor olmalı. 

Merhum yazar Çetin Altan bir eserinde Şalcı Bacıyı asan hâkim dedesi için şöyle der: “Şapka isyanını bastırmakla görevlendirildiği kentte, hızını alamamış bir de kadın asmıştı. Sanırsam siyasal suçtan ilk asılan kadın odur tarihimizde. Kadın sehpaya çıkmadan önce: ‘Ben bir hatun kişiyim, şapkayla ne derdim ola ki’ demiş galiba. Ben o tarihte henüz doğmamıştım. Çok, ama çok sonradan öğrendim bunları. Ve inanın ince sızı gibi tatsız bir burukluk kaldı içimde”

Ne diyelim, Rabbimiz hayırla yâd edilme nimetini nasip etsin.

Velhasıl, içinde bulunduğumuz günler Çinlilerin bedduâ niyetine söyledikleri “İlginç günler yaşayasın!” cinsinden. Her şeyin alt üst olduğu, “hukukun gücü”nden ziyade “gücün hukuku”nun hakim olduğu fırtınalı zamanlardayız…

Tutuklanıyorlar. Taze gelinler, yeni doğum yapanlar, süt emziren anneler, doğumhane önünde beklenip bebeğinden ayrılan anneler, tekerlekli sandalyede yaşlı teyzeler, akademisyenler, yazarlar, gazeteciler… Binlerce insan, hepsi mi suçlu? Suçları hukuken sabit olmamasına rağmen aylardır hapisteler. Hem de en ağır suçla itham ediliyorlar: Vatan hainliği… Karıncayı ezmemek için dikkat eden, eline silâh almamış kadınlar, genç kızlar acımasızca cana kıyan teröristlerle aynı kefeye koyulup, suçlanıyorlar. 

Kalem tutan elle, bomba tutan eşit sayılıyor. Bu tablo inandırıcı mı?  

“Yerler ve gökler adalet üzerine durur” kudsî düstur içimizi titretmiyor mu? 

HÜLÂSA

Ömür kısa, hayat yolu uzun ve ibret alınacak, çalışılacak dersler çok! 

Yılmak yok, yola devam…

Okunma Sayısı: 2579
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hatice

    14.6.2017 12:12:45

    Allah razı olsun Yasemin hanım.. yazınız cidden medar-ı istifade olmuş.. ekseriyetin kör sağır dilsiz kalpsiz davrandığı şu günlerde hakikati dile getirmeniz şayan-ı tebrik..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı