"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Güçler savaşında kadın ve Risale-i Nur

Yasemin GÜLEÇYÜZ
11 Mart 2015, Çarşamba
Felâket ve helâket asrının insanları olarak geçmiş cahiliye toplumlarının helâk sebebi olan bütün isyanların alabildiğine yaşandığı bir dönemdeyiz.

Modern görünümlü, eğitim almış, buna rağmen vahşi ve yabanî bir toplum. Nasıl bu hale geldik?

ÇÜRÜK KOKMUŞ BATIL FORMÜLLER

Bediüzzaman Hazretlerinin teşhisini yaptığı dehşetli bir tablo ile karşı karşıyayız. 

1952’de dostu Eşref Edib’e şöyle demişti: 

“Dünya büyük bir manevî buhran geçiriyor. Manevî temelleri sarsılan garb cemiyeti içinde doğan bir hastalık,  bir veba,  bir taun felâketi gittikçe yeryüzüne dağılıyor. Bu müthiş sarî illete karşı İslâm cemiyeti ne gibi çarelerle karşı koyacak? Garbın çürümüş kokmuş tefessüh etmiş batıl formülleriyle mi? Yoksa İslâm cemiyetinin ter ü taze iman esaslarıyla mı? Büyük kafaları gaflet içinde görüyorum. İman kalesini, küfrün çürük direkleri tutamaz. Onun için ben yalnız iman üzerine mesaimi teksif etmiş bulunuyorum.”  

O bütün hayatını gelecek nesillerin imanını kurtarmak için vakfetti. Hapisler, sürgünler, zehirlenmelere rağmen iman hakikatlerini yaymak ve yaşatmak için son nefesine kadar çalıştı… Kendi tabiriyle İslâmın ter ü taze hakikatleriyle manevî dehşetli tauna karşı mücadele etmek gerekiyor. Yoksa garbın çürümüş ve kokuşmuş batıl formülleriyle bu dehşetli manevî hastalıklara karşı koyabilmek mümkün değil. Son dönemlerde gittikçe artan bir yükselişteki kadına şiddet olayları için konuşursak; Panik butonları, biber gazları, karate dersleri, sığınma evleri, koruma polisleri… Bataklığı kurutmadan sineklerle mücadele etmenin kadına şiddet konusu üzerindeki örnekleridir…

Tek çözüm Bediüzzaman Hazretlerinin tabiriyle İslâmın terü taze hakikatleri… 

İSLÂM NEDİR?

İslâm teslim olmak demek. Allah’ın dini. O bizi çeşit çeşit duygularla yaratmış ve sorumluluklar vererek bu dünyaya göndermiş. Bu duyguları nasıl değerlendirip geliştirebileceğimizi Peygamberimiz (asm) ve Kur’ân’ı ile göstermiş. Kur’ân kâinat ve duygularımız birbiriyle ahenk içinde. Eğer duygularımızın ayarını bozarsak, Kur’ân peygamber ve varlık âlemiyle olan dengemiz de bozuluyor. İç dünyamızda kaos ortamı oluşuyor. “Necisin? Nereden geliyorsun? Nereye gidiyorsun? Vazifen ne? Bu mevcudat nereden gelip nereye gidiyor? Mahiyetleri ne?” sorularının tatmin edici cevabı ancak Kurân ve Sünnette beyan ediliyor. 

KUR’ÂN MEDENİYETİ 

Bediüzzaman Hazretlerinin Notalar Risalesindeki tabiriyle “ikinci Avrupa’nın” çürümüş kokuşmuş felsefî hikmetleriyle, İslâmı mukayese edelim:

-Kur’ân medeniyeti “haklı olan kuvvetlidir” der. Bir arada yaşama prensibi olarak dayanışmayı, yardımlaşmayı, teavünü asıl alır. “BİZ” der. Menfaatçilik yerine fazileti ve rızayı İlâhiyi hedefler.  

-Felsefe medeniyeti ise kuvvetli olan haklıdır der. Menfaati uğruna her değerini feda eder. “ÖNCE BEN” der. Hayat onun için çarpışmak savaşmaktır. 

-İşte bu prensipler Kur’ân’ın ter ü taze felsefenin çürümüş esasları olarak günümüz toplumlarını inşa eder. Ferd, aile, toplum temelinde bu iki medeniyetin tezahürlerini görebiliriz. Kadın, erkek, genç, yaşlı, çocuk fark etmez bu iki medeniyet insana bakışını böyle inşa eder… Evlilikler, aile içi iletişim, toplum olarak bir arada yaşama prensipleri hep buna göre şekillenir.  

Kur’ân medeniyeti hak hukuk üstünlüğü, dayanışma yardımlaşma prensipleri, aynı Allah’a inanmanın getirdiği din birliği, fazilet ve rızay-ı İlâhî şuuruyla fertleri inşa eder. İslâm medeniyeti şefkat medeniyetidir. Ağaçların, hayvanların, anne rahmindeki daha dünyaya gelmemiş bebeklerin, beli bükülmüş ihtiyarların, ak saçlıların hukukuna riayet edilir. Aksi takdirde gücü yeten gücü yetene prensibi işler. Erkek kadına şiddet uygular, kadın çocuğa, çocuk sokaktaki arkadaşlarına ya da hayvanlara… Gün gelir çocuğuna şiddet uygulayan anne çocuğundan şiddet görür, gün gelir karısına şiddet uygulayan erkek karısından şiddet görür… Fazilet ve rıza-yı İlâhî asıl olmazsa toplumda “orman kanunları”ndan da beter sahneler yaşanır… Kaldı ki hayvanlar arasında bile teavün ve yardımlaşma asıldır…

İslâmın ter ü taze hakikatleri 15 asırdır Kur’ân kelâm-ı ezeli olduğundan hiç yaşlanmadan aksine gittikçe gençleşerek her bir inananın, her bir kadının iç dünyasını nurlandırır, hayat pusulası olur. 

-Bediüzzaman Hazretlerinin Tesettür Risalesinin başında ifade ettiği gibi “Kur’ân’ın bütün hükümleri kadının fıtratına uygun, Kur’ân’a muhalif olan her şey kadının fıtratına da muhaliftir” formülü bu konuyu özetler.     

İSLÂM MEDENİYETİNDE KADIN HUKUKU

İslâm medeniyetinin kadın hukukuna getirdiği haklardan genel bir tablo sunalım:

1. Kur’ân medeniyetinde kadın da erkek de kuldur. Allaha ibadet noktasında eşittir. Üstünlük ancak takva iledir. Yapacakları ibadetlere göre muamele göreceklerdir.

2. İslâma göre kadın ve erkek bir elmanın iki yarısı gibidir. Birbirini tamamlar. Âyette kadınlar sizin için, siz de kadınlar için birer örtüsünüz denir. Kur’ân’a göre kadın erkeğin hayat arkadaşıdır.

3. İslâm kadın üzerindeki lâneti kaldırır, insanoğlunun cennetten çıkmasına ve lânetlenmesine kadının sebep olduğu itikadını kabul etmez. Kur’ân’a göre şeytan ikisini de kandırmış yasak ağaçtan yedirmiştir. Beraberce tövbe ederek affedilmişlerdir. Burada ilk ebeveynin işledikleri hatanın evlâtlarına gelecek nesillere intikalini de reddetmiştir. Her ümmetin kendi kazandıkları kendinedir, başkalarını mesul etmez.

4. İslâmiyet bir iman inkılâbı gerçekleştirerek uğursuz saydıkları kız çocuklarını toprağa diri diri gömen vahşi bir kavimden bilerek karıncayı dahi incitmeyen medenî mü’minler ortaya çıkarır. Hz. Ömerin (ra) geçirdiği iman inkılâbı buna en güzel örnektir… 

5. İslâm erkeklere, kadınlara karşı şefkat, sevgi, itina göstermelerini emreder. Peygamberimizin (asm) kadınları taşıyan develeri süren hizmetçisini “Billurları incitme, yavaş sür!” diye ikaz etmesi kadınlara bakışını gösteren önemli bir hadistir. Peygamberimiz (asm) kendi hayatıyla da buna model teşkil eder. 

6. İslâm kadını kız çocuğu, eş ve anne olarak yüceltmiş ve şereflendirir. Peygamberimiz (asm) kızların bakımı ve eğitimi için katlanılan zahmet ve fedakârlıkların cennetle mükâfatlandırılacağını ifade eder. Anne babalara çocukları arasında eşit muameleyi tavsiye edip hatta ben birini üstün tutacak olsaydım kızları üstün tutardım der. 

7. Eş olarak da kadınların hakkını yüceltir, erkekleri kadınlara zulüm noktasında ikaz eder: “Kadınların haklarını yerine getirme hususunda Allah’tan korkunuz. Zira siz onları Allah’ın bir emaneti olarak aldınız ve nikâhla kendinize helâl kıldınız”, “En hayırlınız kadınlarına karşı hayırlı olan onlara iyi davranandır” buyurur. Hatta annenin zevcenin dostlarına da iyilik ve ikramı ister. Peygamberimiz (asm) Hz. Hatice’nin dostlarına da ikramda bulunur. 

8. İslâm kadına anne olarak değer verir cenneti ayakları altına serer. 

Konu ile ilgili bir âyet şöyledir:

“Rabbin kesin olarak şunları emretti: Ancak kendisine ibadet edin, ana babaya güzellikle muamele edin.  Eğer onlardan biri veya ikisi senin yanında ihtiyarlık haline ulaşırsa sakın onlara “öf” bile deme. Onları azarlama İkisine de iyi ve yumuşak söyle”. 

9. İslâm kadının ilim öğrenmesine önem verir. Hadiste “İlim talep etmek her Müslüman üzerine farzdır” buyrulur. 

10. İslâm kadına varis olma hakkı verir. İster anne, ister zevce, ister kız, ister anne karnında cenin olsun…

11. Dünyaya ait cezalar konusunda kadınla erkek arasında fark yoktur. Hatta bu konuda kadın lehine hükümler de vardır. Bir erkek ispat edemediği fuhuş suçunu bir kadına isnad ederse iftira cezasına çarptırılır ve ömür boyu şahitliği kabul edilmez. 

12. Miras konusunda hükümde Bediüzzaman Hazretlerinin ifade ettiği hikmet yönü vardır. Erkeğe iki pay verilmesinin sebebi geçindirmekle vazifeli olduğu ailesinin payıdır. İslâma göre erkek evini geçindirmekle mesuldür. 

13. İslâm taaddüd-ü zevcat konusunda eş sayısını bir taneden dörde çıkarmayıp kırktan dörde indirir. Zira cahiliye döneminde eşlerin sayısında sınır yoktu…

14. Kur’ân’ın tesettür emri kadını esaret altına almamış, bilâkis hürriyetine kavuşturmuştur. Aile ortamında, evlilik hayatında, toplum hayatında hem ruhen, hem de bedenen özgürleştirmiştir. Yirmidördüncü Lem’a bu açıdan muhteşem tesbitlerle doludur. 

Görüldüğü gibi İslâm bir insaniyet dinidir.

HÜLÂSA

Peki, İslâm toplumlarındaki bu şiddet, hane içi huzursuzluklar, suç oranlarının artışı, terör hadiseleri gibi olaylar kaynağını nereden almaktadır? İman zayıflığından, ahlâk zayıflığından… Nefis ve şeytanın kalb ve vicdana galip gelmesinden…

O yüzden imanımızı kuvvetlendirecek eserleri okumaya, urvetül vuska olan Allah’ın ipine sımsıkı sarılmaktan başka da çaremiz yoktur…

Asrımızın hastalıklarına Kur’ân eczanesinden hazırlanarak sunulan Risale-i Nur eserlerine hepimizin ekmek, hava, su kadar ihtiyacı vardır. Buna çalışmamız gerekir. Dört esasından biri şefkat olan Risale-i Nur ekolünün menfaat üzerine dönen toplum hayatına Kur’ân namına söyleyecekleri dersler vardır. 

Bediüzzaman Hazretlerinin “Şefkat kahramanı” dediği kadınların sağlam aile yapıları ve yetiştirdikleri çocuklarla Kur’ân ve hakikat namına bu topluma söyleyecekleri vardır. 

Bu konudaki çalışmalarımızın zerre miktar bile olsa karşılığını Rabbimiz vereceğini taahhüd ediyor. O sözünden dönmez.

“İster erkek, ister kadın mü’min olarak salih amelleri kim işlerse, işte onlar cennete girerler ve yaptıklarının zerresi dahi zayi edilmez, zulme uğramazlar (Nisa Sûresi 125.)   

“Erkek olsun, kadın olsun hiçbir çalışanın çalışmasını boşa çıkarmam” (Al-i İmran 195.)

Evet, sadece iman hakikatlerine çalışmak, sağlam aile yapılarına sahip fertler olarak engelleri ciddî, gayretle hep birlikte çalışarak meşveret ederek aşmak hepimizin önünde bitirilmeyi bekleyen bir ödev olarak duruyor…

Okunma Sayısı: 5023
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • kamil dağıstanlı

    11.3.2015 16:09:54

    Günümüzün yaygın deyimiyle "Kadına şiddet" konusunda dindar erkeklerin de düştüğü vartalar var. Nisa Süresi 34. ayete baktığımızda. "Erkekler kadınlar üzerinde idareci ve gözeticidirler." diye başlıyor. "İsyankârlıklarından korktuğunuz kadınları hafifçe döğün." diyor. İşte erkeğin imtihanı burada başlıyor. İster dindar, ister eğitimli dindar olsun onu yapmaması gereken davranışlara sevk ediyor. Yetiştiği ortam hoşgörüden uzaksa, Onu idarecilikten uzaklaştırıyor. Bence dindar erkeğin örnek alacağı bir zat var; Hz. Muhammed (asm), O yaşamı boyunca bir kadını dövmüş mü? ona bakmak lâzım. Sonunda âyet erkekleri uyarıyor. "Siz de artık onları incitmek için bahane aramayın".

  • ömer yetim

    11.3.2015 09:08:16

    Allah ilminizi artırsın yasemin abla çok güzel yazmışsınız. dört evlilikle ilgili arkadaşlardan gelen sorulara cevap vermekte zorlanıyorum. aslında bu konu ile ilgili okuduklarım beni tam ikna etmiş fakat konuyu toparlayıp aktarmada sıkıntı yaşıyorum. bununla ilgili bir yazı yazmanızı diliyorum... Allah size ve ailenize dünyada ve ahirette iyilikler güzellikler ihsan etsin. AMİN

  • derya gazali

    11.3.2015 00:54:02

    Sayın Yasemin hanım;bizim toplumumuzda erkek egemenliği olduğu müddetçe hiç bir şey yolunda gtmez. Öyle insanlar varki ekonomi sıkıntısı yok kariyer var ilim var yanısıra şiddet var. Sizde biliyorsunuz en çok şiddet havass tabakasında var.Annelerin iyi yetiştirdiği çocukları yarın eşine iyi davranınca kılıbık damgası yiyor. Alimden zalim olur zalimden alim olur bunuda unutmayalım. Dindar ailelerde erkeklerin diline doladığı Allah'tan sonra kadınların erkeklere itat etmesidir. Fakat bektaşi gibi işlerine gelmez kim söylemiş niye söylenmiş hangi maksatla ve hangi makamda söylenmiş. Demek istediğim sıkıntı maddiyatın ve eğitimsizlikten geldiği gibi gelmeyede biliyor insanların hoş görülü olmadığından daha çok sıkıntılar başgösteriyor.Öyleleri varki para var eğitim var dindarlık var yanısırada şiddet var. Sebebide erkek egemenliği. Erkek olunca iş bitiyor dindar erkekte ben erkeğim deyip kadına söz hakkı vermiyor. Çünkü işine öyle geliyor. Selamlar.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı