Seksen ihtilâlinin akabinde İstanbul’da üniversiteli hanım talebelerin kaldığı Fatih’teki ilk dershanemiz açıldığında fakülteden çıkışta soluğu dershanede alırdım. Akşam dersleri, hafta sonu dersleri, okuma programları…
Ablalarımız o kadar sevdirmişlerdi ki mekânı benim gibi olan arkadaşlarım çoktu. Evimizin yakın olmasıysa avantajımdı.
Mekânı sevdiren, sohbetleri cezbeden ablalarımızdan biriydi Hülya Abla. Diş Hekimiydi, eğitimini Erzurum’da almıştı. Zeynep Münteha Ablanın ismi yeri geldiğinde sıkça geçerdi sohbetlerinde. Risale-i Nur dersini ciddî bir şekilde, mesleğinden örneklerle de kısa izahlarla yapardı. Sesi kulaklarımda hâlâ…
Risale-i Nur üzerine seminer ve panellerde, Bizim Aile dergimizin programlarında vazife aldı, her zaman destek verdi.
Risale-i Nur’a samimî ve fedakârane bağlılığıyla her zaman için bir model oldu.
Tesettürlü bir hanımın çalışma hayatında nasıl davranması gerektiğinin kılığı, kıyafeti, tavırları ve konuşması ile canlı bir örneğiydi. İşini seven, disiplinli, mesleği ile ilgili her gelişmeyi yakından takip eden, sempozyum, kongre ve panellere katılan, bunu hastalarına aktaran başarılı bir hekimdi. Bunu net söylüyorum. Zira seksenli yıllardan beri bütün diş sağlığı problemlerimde yardımını istediğim ilk kişiydi. Sonraki yıllarda oğlum ve kızım da aynı şekilde…Gittiğimde inceden inceye tahkik eder, yapmak istediği tedaviyi aktarır, onay alırdı. Gülümseyerek “Şöyle yeni bir teknik öğrendim. Sende uygulamak isterim Yasemin!” diye söze başlar anlayabileceğim şekilde izah ederdi. Muayenehanesinde beklerken gördüğüm kadarıyla bütün hastalarıyla muhatabiyeti farklı değildi.
Hülya Ablanın güzel yönlerinden biri de doğruluğuna inandığı hakikati ne olursa olsun ifade etmesiydi. Hizmetle ilgili her konuda değişmez bir özelliğiydi. En son gazetemizin yayınları hakkında muayenehanesinde sohbet etmiştik. “Cevaplarını merak ediyorum” diyerek inceden inceye sormuş, karşılıklı çay sohbeti eşliğinde uzunca konuşmuştuk. Fikirlerimiz karşılıklı değişmedi elbette. Muhabbetimiz, hürmetimiz de…
Çok kısa aralıklarla ağabeyini, ardından kayınpederini ve amcasını hüzünle ahiret âlemlerine uğurlamıştı. Kendi eceli ise çok sevdiği memleketi Korkuteli’nden dönüş yolculuğunda olacakmış.
Rabbim rahmetiyle kucaklasın. Risale-i Nur dünyada olduğu gibi kabirde, ahirette de refiki olsun.
Karşılıklı muhabbetlerine her karşılaşmamızda şahit olduğumuz muhterem Ağabeyimiz Dr. Şaban Odabaşı’na da geçmiş olsun ve başsağlığı dileklerimizle…