Partiler ve siyaset üstü, herkese ait, kutsal olan değerler vardır. Hak, hukuk, adalet, namus, dinî değerler gibi. Dokunulmazlıkları bulunur, insanî olmaları dolayısıyla korunmaları gerekir.
Dindar kimliğini ön plâna çıkaran seçilmiş bir hükümet zamanında “at izinin it izine karıştığı” ilginç günler yaşıyoruz. Yeni kanun düzenlemelerinden biri de bunlardan.
Kendi partilerinin kadın milletvekillerinin bile haberi olmadan sunulan ve yoğun tepkisiyle karşılaşan bir kanun düzenlemesinden bahsediyorum. İlgili bakanın ağzından ilk duyduğumda “Allah’ım! Bunlar bizi nerelere götürmek istiyorlar?” diye midem bulanarak mırıldandığım bir kanun düzenlemesi…
Cinsel istismarla ilgili “tecavüzcüye af yasası” olarak özetleyebileceğimiz bu yeni düzenleme giderek artan bir tepkiyle karşılaşıyor.
Nasıl bir demokrasi anlayışıysa, bırakın sivil toplum kuruluşlarının fikrini almak, kendi partilerinin kadın milletvekillerinin bile haberi yok!
Dünya ve ahirette yüzleri kızartacak bu suçu affetme yasası, yüzleri kızarmadan farklı bakanlarca savunulmaya devam ediliyor. Bunu yaparken bir baba olarak gözlerinden sakındıkları kendi kızlarını, oğullarını düşünmüyorlar mı?
Oysa ki, savunulan şey ne hukukî, ne insanî, ne de İslâmîdir!
Dinimizde cinsel istismar, haramdır, suçtur.
YÜZDE YEDİYÜZ
Ne yazık ki, çocuklara yönelik cinsel istismar suçları bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de hızlı bir artış gösteriyor.
Tüketici Başvuru Merkezi Hukuk Komisyonu Başkanı Avukat İzzet Doğan’ın ifadesiyle 2014 yılında yapılan araştırmaya göre çocuklara yönelik cinsel suçlarda on yılda yüzde 700 artış oldu.
Dolayısıyla bu konuda yapılacak olan bir düzenlemede bütün partilerin ve sivil toplum kuruluşlarının görüşlerinin alınması gerekir. Bu düzenlemede suçluya cesaret verici, özendirici, kötü örnek oluşacak bir tavırdan uzak durulmalı, kamuoyunun duyarlılığı göz ardı edilmemelidir. Düzenleme “af niteliğinde” olmamalıdır. (Yeni Asya, 22 Kasım 2016)
HÜLASA
AB değerlerine meydan okuyup, Çin ve Rusya gibi ülkelere göz kırptığımız bu dönemde ne hukukî, ne de İslâmî olan aile kurumunu yerle bir edecek bu düzenlemenin bütün partiler ve sivil toplum kuruluşlarının da uzlaşmasıyla yeniden ele alınması gerekiyor.