"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Küçük kız...

Yasemin GÜLEÇYÜZ
03 Şubat 2016, Çarşamba
Yıl 1971… Küçük kız, ilkokula yeni başlıyor.

Annesi ve babası memuriyetlerini köy hizmetlerinde geçirdiklerinden düzenli bir eğitim alması için İstanbul’da babaannesinin yanında okula başlamasına karar vermişler. Onları yaz tatili ya da ara yıl tatillerinde görebiliyor ancak.

Anne babadan ayrı olduğundan yüreği buruk, ama babaanne bütün bunları unutturmak istercesine öylesine şefkatli, öylesine sabırlı ki… Küçük kız babaannesinin “can yoldaşı”, arkadaşı, “ana babalı yetimi…”

Küçük duâları ezberleme, abdest alma talimleri, namaz kılma alıştırmaları ve beraberce sohbetlere gidiş… Kırmızı kaplı kitaplardan okunanları hiç anlamasa da, çıt çıkarmadan saatlerce dinleyiş… Kimi akşamlar yaşlı babaanneyi ziyarete gelen, samîmî bir ortam içinde yemeğe kalan babasının arkadaşı olduklarını söyleyen amcalar… Akabinde yine kırmızı kaplı kalın kitaplardan yapılan saatler süren Nur sohbetleri… Okunanları hiç anlamasa da, çok değerli mesajları olduğunu, okuyanların nuranî yüzlerine hâkim olan ciddiyetten, çok sevdiği babaannesinin okunanlara duyduğu ciddî muhabbet ve hürmetten anlıyor…

Babaannesinin omuzlarına yaslanıp okunanları bir ninni gibi dinliyor. Mis gibi sabun kokuyor babaannesinin beyaz namaz tülbenti… İçinden sanki yüzlerce küçücük elin aklının kavrayamadığı kelimeleri havada kaptığını ve kucakladığını hissediyor. Garip… Uyukluyor, uyanıyor. Ders devam etmekte, tekrar uyukluyor…

Bu kırmızı kaplı kitapları okuyan ve dinleyen herkeste garip bir cazibe hissediyor küçük kız. Ciddiler, samimiler, asiller, hürmet gösterilmesi gereken insanlar bunlar. Yüzleri ışıl ışıl parlıyor. Konuşmaları ne kadar da etkileyici ve mantıklı. Her şey bir yana o kadar şefkatliler ki…

Küçük kız yalnız kaldığı zamanlarda kitapları raftan indirip, kırmızı kapaklarını dakikalarca seyrediyor. Kitapların o güzel kokusunu içine çekiyor. Altın yaldızlı harflerine dokunuyor… Yaldızlı harfleri güneş ışığına tutup yaldızların parıldamasını seyrediyor. 

“Ayrı bir dünyanın kapısı olmalı bu güzel kapaklar…” diye düşünüyor…

Hiç anlamasa da sayfalarını merakla karıştırıyor…

Bunlar okuduğu başka şeylere benzemiyor. Gazete sayfalarından yapılmış kesekâğıdından, takvim yapraklarına, hikâye kitaplarından, çizgi romanlara eline ne geçerse okumayı çok seven küçük kıza bu kitaplar, gizemli bir dünyanın haritası gibi geliyor…

Küçük kız yıllar sonra hislerinde haklı olduğunu fark ediyor.

Bu kitaplar yaşadığımız âlemin sırlarını herkesin anlayabileceği kolaylıkta çözen ve yüzlerce ilmin iç içe süt letafetinde sunulduğu bir kütüphane…

Yaratılış âleminin şifrelerini çözen bir harita…

Kapaklarını ne kadar acz, fakr ve ihtiyaçla açarsanız, sırlarını, hazinelerini o kadar size ikram eden vefalı bir dost…

Sizi doğrudan Kur’ân’a ve İslâmiyete bağlayan, Rabbinizin huzuruna götüren sağlam bir dayanak noktası…

(8 Nisan 2007’de Birinci Ağabeyin vefatı dolayısıyla yazılan bu yazımdaki ağabeylerden biriydi Ahmet Aytimur)

AHMET AYTİMUR AĞABEYİN ARDINDAN

O yıllarda tanıdım Aytimur Ağabeyi. Babaannem “Babanın en sevdiği arkadaşlarından…” diye tanıtmıştı onu. Kıyafetleri tertemiz ve ütülü, incecik uzun boyuyla her daim takım elbiseli gelirdi. Kısa bir sohbet ardından saatlerce süren Nur sohbetleri yapardı… Namaz vakti girdiğinde bizi cemaatle namaza dâvet eder, başında kar beyazdan özenle örülmüş dantel bir takkeyle imamlığımızı yapardı. Aynı yörenin insanları olduğundan hemşehrilik bağıyla farklı bir muhabbeti de vardı. Çocukken yediğim getirdiği balların tadını hâlâ unutmam.

İSTANBUL’U HANIMLAR FETHEDECEK!

“Ben İslâmiyet’in bayrağını hanımlarla İstanbul’a dikeceğim”

Bediüzzaman Hazretleri, 1953’de İstanbul’da rahmetli Ahmet Aytimur Ağabeye vermiştir bu müjdeyi. Yıllar önce Fırıncı Ağabey ile yaptığımız bir röportajda “Aytimur’dan naklen ben işitmiştim. Ahmet Ağabey halen sağ. Ama böyle bizim gibi pek fazla röportaj falan yapmaz. Ona sorabilirsiniz” demişti. Sorma imkânımız olamadı ne yazık ki!

Risale-i Nur’un neşrine getirilen bandrol yasağı meselesinde ise “İsteyen herkes neşretsin!” tarzında fikrini beyan etmişti.

“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz. Nasıl ölürseniz öyle haşrolursunuz” hadisi gereği,  hayatı boyunca neşri için çalıştığı Risale-i Nurlarla kabrinde de hemhal olacağından kuşkumuz yok.

Allah rahmeti ile kucaklasın. Mekânı cennet olsun…

Okunma Sayısı: 1497
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı