Kelâm-ı ezeli olan Kur’ân’da, aile kurumu hakkında nikâh akdi, ebedî hayat arkadaşlığı ve aile fertlerinin dünya imtihanında birbirleri için zorlu bir sınav sorusu olduğu hakikati aile kavramı ile ilgili âyetlerde sık sık vurgulanır.
Bunlardan biri de Tebbet Sûresi’nde anlatılan Ebu Leheb ve eşi Ümmü Cemil’dir. Ebu Leheb’in ailesi iman ve küfür imtihanında, insanın aile ortamında ne hallere girebileceğinin ibretli bir örneği olarak İslâm tarihindeki yerini alır.
EBU LEHEB VE AİLESİ
Peygamberimizin (asm) amcası olan Ebu Leheb, Tebbet Sûresi’nde eşi Ümmü Cemil ile birlikte Cehennemdeki halleriyle tablolaştırılır. Zira ikisi de Peygamberimize (asm) çok eziyet etmişlerdir.
Kaynaklardan öğrendiğimize göre, peygamberlik gelmeden önce Resulullah’ın (asm) kızları olan Hz. Rukiye ve Hz. Ümmü Gülsüm’e iki oğulları Utbe ve Uteybe için talip olan bu aile, peygamberlik geldiğinde derhal evlilik girişimini bozmuşlar, sıkıntı vermek için ellerinden gelen her şeyi yapmışlardır.
Hatta bir defasında Utbe, Peygamberimizin (asm) yakasına yapışarak eziyet ettiğinde, “Allah’ın bir iti onu yiyecek” diyen Peygamberimizin (asm) verdiği bu haber kısa zaman sonra aynen çıkmış, Utbe bir arslan tarafından parçalanarak ölmüştür. Bediüzzaman Hazretleri ‘Mektubat’ isimli eserinin 19. Mektub’u olan ‘Mu’cizat-ı Ahmediye Risâlesi’nde bu hadiseden bahseder.
İlginç olan nokta, bu ailenin bir ferdi imanla şereflenmiş ve Medine’ye hicreti göze almıştır. Dürre binti Ebu Leheb adıyla tanınan bu hanım sahabe, Ebu Leheb’in kızıdır!
DİL YARASINA PEYGAMBER TESELLİSİ
Hz. Dürre (ra), gencecik bir kızken İslâmı kabul ederek Mekke’den Medine’ye hicret etmiştir. Ensar hanımları ona “Hoş geldin!” ziyaretine geldiklerinde inen sûreyi hatırlatarak bu durumda Dürre’nin hicretinin nasıl kabul edilebileceğini sorarlar. Zira Tebbet Sûresi’nde babası ve annesinin Cehennemdeki halleri açık bir şekilde zikredilmiştir. Hz. Dürre çok incinmiştir söylenenlerden. Peygamberimize (asm) giderek durumu anlatır. Peygamberimiz (asm) ilk hutbesinde “Bazılarınıza ne oluyor ki, benim Ehl-i Beytimi incitiyor?” şeklinde bir konuşma yaparak küfür karanlığının, suçun, kabahatin şahsîliğinin, çevresine sirayet ettirilmemesi gerektiğini ders verir sahabelerine.
SUÇ ŞAHSÎDİR
Ebu Leheb, Efendimizin (asm) amcası olduğu halde zulmü, hakkında sûre inecek kadar çoksa da kızı iman ederek Medine’ye hicret etmiştir. Babasından dolayı kızına eziyet edilemez. Dil ile de olsa!
Bu nebevî ders Ensar hanımlarına verilse de elbette onların şahsında, zor zamanların insanları olan bizlere de verilmektedir. Değil mi?
Hataların, kusurların kolayca umumîleştirilerek bir ailenin, bir köyün, bir ülkenin mahkûm edildiği ve bu durumun küresel bir belâ olduğu günümüzde, “Birisinin hatasıyla başkası mesul olamaz” Kur’ânî düsturuna ne kadar da ihtiyacımız var!
HÜLÂSA
Evet, Bediüzzaman Hazretleri’nin dediği gibi: “İnsan nur-u imanla âlâ-yı illiyyine çıkar, Cennete lâyık bir kıymet alır. Ve zulmet-i küfür ile esfel-i safiline düşer, Cehenneme ehil olacak bir vaziyete girer.’’ (Sözler, 23. Söz)
Ebedî hayat arkadaşlığı temeli üzerine bina ettiğimiz aile hayatımızın dünyadaki Cennetimiz, sığınağımız olması duâsıyla.