Bediüzzaman Hazretleri, Tesettür Risalesi yüzünden idam cezasıyla yargılandığı Eskişehir Mahkemesi’nde muhteşem bir savunma yapar.
İddianameye verdiği cevapta sefih medeniyetin Kur’ân’ın tesettür emrine muhalefet etmesinin İngilizlerin sömürgecilik planının bir parçası olduğunu ifade eder. Kur’ân’ın tesettür emrinin kadınlar için fıtrî olduğunu anlatır. Gerçekten de tarih boyunca İngiltere dünyayı sömürmek için bir bakanlık kuracak kadar sistematik çalışır.
SÖMÜRGE BAKANLIĞI VE KADINLAR
Faaliyet alanı olarak halkı Müslüman ülkeleri seçen İngiliz ajanı Mr. Humprey’in raporu, sömürgecilerin Müslüman kadınları kullanma planlarına ilişkin ilginç bir belgedir. Humprey, raporunun bir bölümünde şöyle demektedir: ‘’...1710 senesinde, İngiltere Sömürgeler Bakanlığı tarafından Türkiye, Mısır, Irak, İran, Suriye gibi İslâm ülkelerini Batılılaşması için daha önce tasarlanmış planlar ve bol miktarda para ile yola çıktık. Yaptığımız araştırmaların sonucunda halkı Müslüman olan ülkelerde bugünkü duruma nasıl geldiklerine dair 20 maddelik bir rapor elde ettik.’’
Yaklaşık 300 yıl önce hazırlanan raporun kadınlarla ilgili bölümü şöyledir: ‘’İslâm toplumunda kadının hiçbir işe yarayamayacağı ve faydasız hatta zararlı bir varlık olduğu inancını yerleştirmek ve yaymak’’ (Sistem İçinde Kadın, Cihan Aktaş, Beyan Yayınları, 1988)
SABUN KÖPÜĞÜ HAYATLAR
Bu ve benzeri planlı çalışmalarla asırlarca İslâm ülkelerinin maddî manevî değerlerini yağmalamışlardır. Bediüzzaman Hazretleri’nin ifadesiyle “Avrupa’nın zalimleri Asya’nın münafıkları”nın birlikte çalışmasıyla bu plan her dönem güncellenerek halen devam etmektedir. Yeni planlar doğrudan değil de dolaylı saldırı yollarıyla bilimsel donanımlarla da desteklenerek yürürlüğe konulur. Zayıf noktalar tesbit edilir, yeni kuşatmaların hazırlıkları yapılır...
Sömürgeci zihniyetin kuşatma planlarında vazgeçilmez değerlerinden biri de kadındır. Kendi iradesi yokmuş gibi moda, alış veriş dünyası, televizyon dizileri, reklâmlar, müzik, sinema gibi vasıtaların desteği ile giyimi, kuşamı, evi, çalışma hayatı, düğünü, evliliği, anneliği, eşiyle iletişimi, hep sömürgeci zihniyet tarafından düzenlenir, değiştirilmeye çalışılır.
TRUVA ATI VE AŞİL’İN TOPUĞU
Antik Yunan Medeniyeti destanlarında anlatılan Truva atı- Aşilin topuğu hikâyeleri modern dünyada sefih medeniyet tarafından kadın üzerinden tekrar tekrar sahnelenir.
Hikâyeyi bilirsiniz yenilmez kahraman Aşil’in en zayıf noktasının topuğu olduğunun keşfedilmesi kahramanın sonu olur. Zafer sarhoşluğu ile çalkalanan zapdedilemeyen Truva şehri hediye sunma bahanesiyle şehre sokulan bir at heykelinin içinde saklanan askerler vesilesiyle ele geçirilir.
Sefih medeniyetin kadınlar üzerindeki planları tam da bu hikâyeler gibidir. Sefih medeniyet cazibedar vasıtalarla insanları sarhoş eder ve zayıf noktalarından ele geçirir.
KUR’ÂN MEDENİYETİ
Kur’ân medeniyetinin kadınlara sunduğu hayat modeliyse anne sütü gibi fıtrî ve geliştiricidir. Kendi aklı ve iradesiyle kadına hayatını inşa ettirir. Giyimini, kuşamını, evini, çalışma hayatını, düğününü, evliliğini, anneliğini, eşiyle iletişimini, hayatın binbir halini severek ve kendi tercihiyle imandan gelen bir şuurla meşrû helâl daire içinde düzenler, değiştirir, yeniler.
HÜLÂSA
Kur’ân medeniyeti kadını nefsinin ve sömürgeci zihniyetin manevî hapsinden kurtarır, ona hürriyetini hediye eder.
Not: Bir Kur’ân tefsiri olarak Risale-i Nurlar’da Avrupa medeniyeti iki şekilde ele alınır. Medeniyet fantazileriyle insanlığı sarhoş eden sefih Avrupa medeniyeti ve insanlığın saadeti için çalışan İsevî Avrupa. Bu konuda detaylı bilgi için Lem’alar’da yer alan 17. Lem’a 5. Nota mutlaka okunmalıdır.