Değerli kardeşimi ahiret yolculuğuna uğurlama ve muhterem ailesine taziye maksadıyla yazıldı...
Nursena ile dört sene önce tanıştık. Arkadaşımla birlikte bulunduğu dersanede haftada bir akşam derslerine iştirak edip, ders akabinde çay sohbetlerinde bulunurduk. Sağlam bir eğitimle İstanbul’a geldiğini daha ilk görüşmemizde anlamıştık.
Akşam derslerinde olduğu gibi umumî sobetlerimizi de aksatmaz, dikkatle dinler sorularıyla ‘’zeki muhatap’’ olduğunu belli ederdi.
Risale-i Nur derslerinde olduğu gibi okul derslerinde de çalışkan ve titiz bir talebeydi Nursena.
Bir program vesilesiyle Konya’dan İstanbul’a gelen muhterem teyzesiyle birlikte gazete ziyaretinde bulunmuşlardı. Dönüş yolunda uzunca sohbet fırsatımız olmuştu. Sosyal medyanın gençler üzerinde çok etkili olduğunu, akıllı telefonların maksadını aşan amaçlarla kullanıldığını, gençlerin gündemi ve Risale-i Nur’u daha çok sanal âlemden takip ettiğini, bunun çözüm bekleyen ciddî bir problem olduğunu ifade etmişti.
Olaylara çok farklı açılardan bakabilen, derin tahliller yapabilen, mütefekkir, yaşından beklenmeyecek derecede olgun, zeki, çalışkan, gündemi takip eden genç bir Nur Talebesiydi o...
Geçtiğimiz yıl Van Mevlidine iştirak ettiğimizde dönüşte ilk karşılaşmamızda ‘’Memleketin çok şirin Nursena! Dağları kel, ama gölü ve Horhor’u muhteşem’’ diye takılmıştım ona. Yüzünden eksik etmediği o güzel tebessümüyle ‘’Gittiğinizi haber aldım. Çok güzeldir şehrim, bir dahaki sefere ben de bulunurum inşallah’’ demişti.
Nasip değilmiş. Memleketine yaz tatili için gitmek üzere havaalanında bulunurken rahatsızlanıp hastaneye kaldırılıyor. Ardından bitmek bilmez tahliller, tedaviler, kemoterapi...
‘’Kader konuşunca cüz’î ihtiyari susar. Tedbir takdiri bozmaz’’ hakikatini bir kez daha doğruladı Nursena. İstanbul’un önemli bir üniversitesinde dördüncü sınıfını okuduğu tıp okulunda, hocalarının arasında rahatsızlığı geç teşhis edildi. Bütün sebepler sustu, kader konuştu...
Her şey üç aylar içinde olup bitti. Hastalığı Recep ayında teşhis edilebildi, Ramazan ayında ruhunu Rahmana teslim etti. Bir Cennet kuşu letafetinde ahiret âlemlerine uçup gitti. Onu hep Rabbimin ince bir oya gibi işlediği yüzünden eksik olmayan güzel tebessümü, insanın adeta içini okuyan iri gözleriyle, sükûnetli hali, edepli tavırlarıyla hatırlayacağım.
Nursenacığım! İstanbul’un maddî manevî en sıkıntılı imtihan zamanlarından birinde dünyanın fani, asıl vatanımızınsa ahiret âlemleri olduğunu yaşayarak ders verdin, hatırlattın bize. Belki de bu yüzden imtihanı daha az sıkıntıyla atlattık inşallah. Herşeyi unutup şifa bulman için hep birlikte hatimler, Yasinler, Tahmidiyeler, Cevşenler okuduk sana. Demek ki hepsi dünyan değil, ahiretin içinmiş.
İyi ki İstanbul’a gelmişsin, iyi ki seninle tanışmışız. Hakkını helâl et!
Değerli anne babanı, aile büyüklerini böyle hayırlı, saliha bir evlâda sahip oldukları için tebrik ediyor, geçici ayrılık acısı için Hz. Yakup (as) misali ‘’sabr-ı cemil’’ niyaz ediyoruz.