"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şimdi ve her zaman İktisat Risalesi

Yasemin GÜLEÇYÜZ
12 Eylül 2018, Çarşamba
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin İkinci Dünya Savaşı öncesi, 1934’de kaleme aldığı “İktisat Risalesi” okumaktan her zaman büyük keyif aldığımız eserlerden biridir.

İktisat, kanaat, bereket, şükür, nimete ihtiram, rahmet-i İlâhiyeye hürmet, perhiz, izzet, iştiha-i hakikî, iştiha-i kâzibe, rahmet-i İlâhiyenin matbahları, kuvve-i zaikanın mizancıkları, nimet-i İlâhiyenin envaını tartmak ve tanımak, nasdan istiğna, ikram, hüs-ü maişet, ilm-i tıb ve şifa gibi pek çok kavramı dünyamıza yeniden yeniye taşıyan ve tefekkür dünyamızı Nurlandıran hakikatlerle doludur.  

“İktisat Risalesi” düsturları, anahtar kelimeleriyle iktisad kavramı üzerine bu zamana kadar yapılmış ve bundan sonra yapılacak olan bütün “arzî “ analiz-sentezleri ihtiva eden bir harita gibidir. Bu haritanın pusulası da “Yiyiniz içiniz israf etmeyiniz” âyetidir. 

YAŞANMIŞ BİR İKTİSAT HİKÂYESİ

Dergi için yazı hazırlamaya çalışırken “Şefkat Kahramanları” kitabımdaki “Benim annem bir iktisatçıydı” diyen ak saçlı ağabeyimizin hatırası canlandı zihnimde. 

Bediüzzaman Hazretleri’nin Afyon Emirdağ hanım Nur Talebelerinden Firdevs Söker’in hayatına ışık tutan hatıraların satır aralarında yaşanmış iktisat derslerini okuyacaksınız: 

Saff-ı evvellerden hanım bir Nur Talebesi Risale-i Nur’dan aldığı iktisad dersini hayatına nasıl yansıtmıştı? Aile içinde kendisine Rabbimizin ve Peygamberimizin (asm) yüklediği “hazinedarlık” vazifesini nasıl yapmıştı? Ülkenin darboğazda olduğu İkinci Dünya Savaşı yıllarında aile yaşantısını nasıl düzenlemişti? Eşinin Risale-i Nur hizmetinden dolayı hapishanede olduğu sıkıntılı günlerde ailesini nasıl idare etmişti?

AFYON ŞEFKAT KAHRAMANLARINDAN: FİRDEVS SÖKER

Oğlu İsmail Söker anlatıyor:

Babam nalbanttı. Sabahın karanlığından akşamın karanlığına çalışırdı. Üstada at verdi, diye Afyon Cezaevi’nde kaldı. Babamı ziyarete hapishaneye gittiğimde bana Üstadın kaldığı dökük odayı işaret etti, mahkûmlardan Kasap Tahir ile tanıştırdı. Zincirlenmiş tehlikeli bir mahkûmdu. Ama Risale-i Nurlar’ı öğrenince tamamen değişmişti. Babam Afyon Hapishanesi’ne ilk geldiklerinde Üstadın kapıdan girmeden önce geri dönerek beraberindekilere “Burası suçsuzlar için Medrese-i Yusufiyedir!” dediğini anlatmıştı. Gerçekten hapishane medrese oldu. Babam orada 62 gün kaldı. Çoğu beraat etti zaten.

Babam evde hapishane hatıralarını anlatırdı: Mahkemede hâkim “Bu at senin mi?” diyerek, atın fotoğrafını gösterir. “Evet, benim!” cevabını alınca “Atı neden verdin?” diye sorar. Üstad Hazretleri’ni göstererek “Zat-ı Muhteremi çok severim Hâkim Bey” der. Hâkim “Kanunlara muhalefet ettin!” dediğinde “Ben bir şey yapmadım Hâkim Bey, at muhalefet etmişse onu bilmem!” cevabını verince salonda gülüşmeler olur, hâkim çok hiddetlenir. Bediüzzaman Hazretleri bu hadiseyi Lem’alar isimli eserinde anlatır. 

Annem “Risale okuyacağım” diye elli yaşından sonra okuma yazma öğrendi. Hiç utanmaz ilkokula giden çocuklarla birlikte çalışır, sorardı. Hanımların sohbetlerini takip ederdi. Babamın ölümünden sonra neredeyse geceleri uyumazdı. Devamlı Risale okur, zikirle meşgul olurdu. 

İKTİSADIN KERAMETİ

Geçenlerde arkadaşlarla “Ülkenin ekonomisi nasıl düzelir?” diye konuşurken “Benim annem ekonomistti” deyince çok şaşırdılar. Anlattım annemi, yaptıklarını. Hâlâ “Tekrar anlat şu ekonomist anneni!” diye şakalaşırlar benimle. Bütün komşular gibi bizim de bağımız vardı. Bağ, bahçe, ağaç öyle önemliydi ki her bağın, her ağacın bir adı, bir hatırası vardı. Şimdilerde yazlığa gidildiği gibi biz de Hıdrellez’de gider, bağbozumunda dönerdik Emirdağ’a. İşin durumuna göre Emirdağ’daki evde de kalınır. Pekmez, kabaklı pekmez, kavurma bağda yapılırdı. Güz geldiğinde annem ve ninem iki koyun satın aldırır, onları karpuzla, ekmekle besler büyütürler. Kışa girerken kestirir, kavurmasını yaparlar. O yıllarda kasap yoktur ki! Kışlık et ihtiyacı böyle karşılanır. Bağımızda küçük bir fırınımız vardı. Ekmeği, yemeği orada pişirirdik. Kuyuya yiyecekleri sarkıtır, buzdolabı gibi kullanırdık. Yirmi kulaçtan su çeker bostanlarını sular, sebze yetiştirir, her gün bir sepet de Emirdağ’daki evde kalanlara gönderirdik.

Annem Üstad Hazretleri’nin verdiği yoğurt parasını biriktirerek iki kuzu almış, onları çobana vermişti. Onlar çoğaldığında sattı, üzerine biraz da ilâve edip hacca gittik. Böyle iktisatlı, kanaatkârdı...

HÜLÂSA

İşte, bir yanda sıkıntılı savaş ortamı, bir yanda haksız yere Afyon Hapsi’nde mahkûm eş varken “Hazinedarlık ve sadakat” vazifesini başarıyla yapan, “üretkenliği hayat prensibi getiren” bir hanımın ibretli hayat hikâyesi.

***

İKTİSAT RİSALESİ’NDEN BİR EKONOMİ PRENSİBİ

İktisatsızlık yüzünden müstehlikler (tüketiciler) çoğalır, müstahsiller (üreticiler) azalır. Herkes gözünü hükümet kapısına diker. O vakit hayat-ı içtimaiyenin medarı olan “san’at, ticaret, ziraat” tenakus eder. O millet de tedenni edip sukut eder. Fakir düşer... (Bizim Aile Eylül 2018 sayısında yayınlanmıştır.)

Okunma Sayısı: 6173
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı