"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bu dünyadan bir defa geçeceksin

Yasemin YAŞAR
04 Temmuz 2015, Cumartesi
İnsan hayran olduğu bir manzaraya bakıp geçerken yavaş yavaş ve her lâtifesinin, cihazatının hakkını vere vere oradan geçmek ister.

Dünya meşheri de öyle güzel bir manzara ve üstelik aşk derecesinde bağlandığımız bir durak iken insan hayatın ritmini tutturamamakta hızla, çoğu kez bakıp geçmeden ömür tüketmektedir.

Bu bakıp geçmeler elbette saplanıp kalmak, daimî kalmak düşünceleriyle değil bir san’at-ı İlâhî, bir numune, tadıp asıllarına talip olmak için kurulan bir meşher gözüyle olmalıdır.

Çocukluk döneminin farkına varmadan, gençlik dönemini de hayhuylarla geçirerek olgunluk dönemi vs. derken hızlı, dikkatsiz ve ritimsiz bir ömür geçmektedir.

Bu hıza bazen duygular eşlik edememekte, bu yüzden kocaman adamlar, kocaman makamlar, ama çocuk tabiatlar ve ham ruhlarla karşılaşılmaktadır. Bu çağ, ‘şimdi’yi yaşamamıza fırsat vermiyor. Her şey geleceği imar etmek için koşuşturuyor. Oysa Bediüzzaman geçmiş geçmiş, gelecek gelmemiş, ömrün bulunduğun gün, saat ve hatta an’dır demiştir.

Bu yüzden çocuklara kolayca şekil verilen, eğip bükmeye müsait varlıklar olarak bakıyor, onların bizim bakış açılarımıza uymalarını bekliyor, sonuçta da fazlaca programlanmış ‘sadece dünyaya ve dünya geleceğine’ endişeli ve mutsuz çocuklar yetişiyor.

Yetişkinler dünyevîleşme hastalığına tutulup, endişe-i istikbal duygusunu sadece dünya hayatına endekslediği için daha çok şeye ihtiyaç ve bu ihtiyaç için daha çok çalışmak, kazanmak, mesai sarf etmek düşünceleri içinde hayatın ritmini kaçırıyor. Zira algılar, başarının göstergesi sahip olunanlar ve hayatın öncelikli gündemi, ekonomik rahatlık olduğu için evlâdının geleceğini imar adına evlâdını terk eden, anne ve babalığını bile iş hayatındaki rekabetli anlayışla şekillendiren bir yetişkinlik ve ritimsizlik göze çarpıyor.

Hayatın bu ritimsiz yaşayışı yani ahirete bakan tarafı ihmal edildiğinde dünya insanın bütün ruhunu emiyor ve geriye insan posası bırakıyor.

Hâsılı, insanın yapmak için ayırdığı zaman, olmak için ayrılması gereken zamanı ritimsizlik neticesinde yiyip bitiriyor.

Hayatı hızla yaşamak, etrafta olup bitenlere, tabiata bakışı da değiştiriyor. Her şeyi bir parmağın ucundaki ‘tık’a indirgeyen hız pek çok şeye kör olmayı netice veriyor.

Aslında hayatı hızla yaşamak veya böyle yaşamayı dikte etmek insanı uyuşturuyor. İnsan hem her yerde hem hiçbir yerde bir durumla ne tam kendi varlığını hissediyor, ne de etrafındakileri.

Zamanın para demek olduğu, “vakit nakittir” anlayışının hâkim olduğu bu çağda, dinlemeye, düşünmeye ayrılan vakit hızla azalıyor ve insan robotlaşıp, insaniyetini kaybedip, dünyanın imarına çalışan mahlûklar haline dönüşüyor. 

İnsan insan olarak doğuyor, ama insan olarak kalamıyor.

Bu yüzden biraz ritm, biraz yavaşlama, biraz tefekkür ve hem dünyaya hem ahirete bakan bir göz lâzımdır.

Okunma Sayısı: 1650
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı