"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hilm ile ilmi birleştirmek

Yasemin YAŞAR
25 Haziran 2016, Cumartesi
İslâm, Kur’ân, iman, hizmet adına yapılan, ama asla İslâm’ın Kur’ân’ın malı olmayan kabalıkları, galiz ifade ve davranışları, eylem ve söylemleri, dine yakıştırıp dine sataşanlar kadar temsil vazifesini hakkıyla yerine getirmeyen ve dine dil uzatmalarına sebep olanlar da bir o kadar belki daha fazla suçludur.

Evet, bir meseleyi anlatmak ve izah etmekteki üslûp yani bugün adına iletişim denen mesele çok mühimdir. Zira kişi ne kadar haklı da olsa haklılığını ortaya koyarken kullandığı dil ve üslûp, hakkın hakkıdır. Hakkın haksızlıkta sarf edilmemesi için üslûp çok önemlidir. Üslûptan kasıt elbette sadece söylemler değildir. Aynı şekilde davranışlardaki itidal de bir üslûptur.

Bugün bir dâvâ uğruna, hizmet uğruna canını feda eden insanlar mevcuttur. Hatta bu kolaydır. Zor olan bu dâvâda hissiyatı feda etmektir. İnsanın en fazla zorlandığı mesele burasıdır. Başını, ömrünü, canını dahi feda etmeye hazır kişilerin küçücük bir hissiyatını bu hizmet-i imaniyeye feda edememesi ciddî bir meseledir. 

Bir meseleyi anlatırken izah ederken kullanılan dil hem kişinin arka planda kendi hissiyatını göstermekte hem de söylenen kişide hangi hisleri tahrik ettiğini belirlemektedir. Bugün buna iletişim denmektedir.  Bu konuda Al-i İmran Sûresi 159. âyet dikkat çekicidir. “Sen onlara kaba ve sert davransaydın yanından çekilip giderlerdi.” Evet demek ki yumuşak davranmak onlardaki bazı yanlış hislerin ortaya çıkmasına müsaade etmeyecektir. 

İşte Cenâb-ı Hakk’ın bir sıfatı olan hilm, tam da iletişimin olmazsa olamaz bir şartıdır. Bu sıfatın tecellisine mazhar olan kimseye halim selim insan denir. Aklın kemaline işaret eden bu vasıf, peygamberlerin ve salih kimselerin önemli bir vasfıdır.

Aynen ilim öğrenmek gibi hilm vasfını kazanmak da kişinin gayretiyle hasıl olur. Hilm sahibi olmak bugünkü karşılığı gibi gözüken toleranslı olmaktan elbette farklı bir kavramdır. Dinî esaslardan fedakârlık veya tolerans göstermek kimsenin haddi değildir. Çünkü dinin sahibi Allah’tır. Yani yapılan kötülük, günah toplumu ilgilendiriyorsa onu hoş görmek, affetmek yani hilm ile susmak veya hazm-ı nefs etmek hakkı kimseye ait değildir, onun adı zaten hilm değil tolerans olur ki bu da kendinde birtakım değerlere sahip olmayan insanların tavrıdır. Meselâ ahlâkî bir değeri olmayan insan, ahlâksızlığa toleranslı olabilecektir. Veya dinî bir hassasiyeti olmayan bir insanın dinî meselelere dair bir tavize toleranslı olması normal olacaktır.

Peygamber Efendimiz (asm) ve onun ahlâkıyla ahlâklanan kimselerde hilm vasfı şu şekilde tezahür eder. Kendisine ait şahsî meselelerde kimseyi incitmemek, hiç kimseden intikam almamak, ama Allah’a, dine ait meselelerde affetmemek ve tavır koymak.

Bugün insanlar tam tersini yapmaktadır. Nefsine ait bir tenkit vs gibi şeylerde avukat gibi savunmak, intikam peşinde koşmak; ama dine, hizmete zarar verecek meselelerde kılını dahi kıpırdatmamak, ne olursa olsun anlayışını tolerans kılıfına sarmak hilm vasfı değildir.

Hilm sahibi insanlar kâmil insanlardır. Yani ilim sahibi asil ve güçlü insanlar, yaptığının doğruluğundan emin olan insanlar hilm sahibi ve müsamahakâr olabilirler.

Hilm vasfı içinde sabretmek vardır, öfkelenmemek, nefsi galeyanlardan korumak vardır ki bu yerinde yapıldığında büyük bir fazilet olan hilm vasfı ile vasıflanmaktır.

Hilm gücü yettiği halde affetmek, nefse hakim olmak, sükûneti korumak, itidalli olmak gibi erdemleri içinde barındırır.

Hilm vasfının içerisinde aynı zamanda feraset ve basiret vardır ki bu kişinin ileriyi görmesi ve ona göre davranması, kayıp ve kazanç hesabını yapabilmesidir. Allah’ın büyük bir ihsanıdır. Cenâb-ı Hak, firavuna giderken Hz. Musa’ya (a.s), ona karşı yumuşak davranmasını emretmiştir. Çünkü yumuşak söz karşı tarafı kızdırmaz, nefsini avukat gibi savunmasına sebep olmaz ve söyleyeceğimiz hakikatin muhatabımız tarafından daha kolay anlaşılmasını sağlar. Dolayısıyla mesleği hakikat olanların ve bu hakikatleri tebliğ edenlerin esas derdi bu ise, o zaman hilm ile davranmaktan başka çare yoktur.

Evet, hilmi olmayanın ilmi de yoktur. İlimle beraber hilmi talep etmek çok mühimdir. Hilimsiz ilim sebeb-i tahakküm olabileceği gibi ilmin önünde de perde olur. Hilimsiz ilim cehalete döner ve o ilim kişiye hiçbir fayda temin etmez.

Okunma Sayısı: 3681
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı