“Madem sizler lüzum olsa birbirinize hayatınızı, kuvvet-i sadâkatınız ve Nurlar’a şiddetli alâkanızın muktezası olarak feda edersiniz. Elbette gayet cüz’î ve geçici ve ehemmiyetsiz hissiyatınızı feda etmeğe mükellefsiniz. Yoksa kat’iyyen bizlere bu sırada büyük zararlar olacağı gibi, Nur dairesinden ayrılmak ihtimali var diye titriyorum.”
Şuâlar’da geçen bu dersin dersini tefekkür ederken ‘Nur dairesinden ayrılmak’ veya ‘cemaatten ayrılmak’ ihtimalleri üzerinde düşündüm. Geçici ehemmiyetsiz hissiyatı feda edememekten kaynaklı çok vahim bir neticeden bahsediyor.
Bu durum bana, “Bazı hissiyatı süflîyenin ve menafi-i cüziyye’nin hatırı için ihlâsı kırmak”tan bahsedildiği satırlarını hatırlattı.
Peki cemaati terk etme, alıp başını gitmek, yapayalnız kalmak, irtibatı selâm sabahı kesmek midir sadece?
Ya da insan şuurlu olarak ‘ben cemaati terk ediyorum’ diyerek mi ayrılıyor.
Yoksa cemaate rağmen hareketler, feda edilemeyen cüz’î hisler, neticede bozulan ihlâslar mı insanı bir kenara atıveriyor.
Hepsi mümkün, fakat Hz. Peygamber (asm) zamanında yaşanmış bir hadise cemaati terk etmenin başka bir veçhini göstermesi açısından çok manidardır.
Bir gün, bir adam, Mescid-i Nebevî’ye gelir ve cemaati yara yara en ön safa geçer. Namazdan sonra, Peygamberimiz (asm) bu kişiye, ‘neden cemaati terk ettiğini’ sorar. Adam şaşkın haldedir. “Yâ Rasûlallah!” der. “Ben namazda sizinle beraberdim. En ön saftaydım.” Bunun üzerine, Efendimiz (asm) kendisine şunu der: “Cemaate eziyet vere vere en ön safa geçen sen değil miydin?”
Evet bu hadisenin verdiği dersi inceden inceye okumak lâzımdır. ‘Cemaate eziyet vere vere öne geçmek’ tabiri burada dikkatleri çeken bir noktadır. Sevap kazanmayı, hayrı, iyiliği ‘hırsı sevaptan’ ayıran ince sır da bu olsa gerektir. Belki Peygamberimizin (asm) hemen yanında saf tutmak şerefine nail olacakken cemaate eziyet vere vere bu arzuyu gerçekleştirmek cemaati terk etmek manasına gelmektedir.
Görüldüğü üzere, sadece mü’minler arasında ‘en önde olma’ gayretiyle de ‘cemaati terk etmek’ mümkün. Demek ki sadece cemaati bırakarak yalnız başına kalanlar değil, cemaati ‘aşarak’ en önde olmaya çalışanlar da, cemaati terk etmiş olabilir.
Hasılı, insana cemaatini terk ettiren hissiyatı süfliye ve menafii cüz’iye, bazen sevap, ama hırslı sevap, fazilet, ama furuşluk edilen fazilet, şeklindeki süfli hissiyatlarla olabilmektedir. Demek önde olmak da bazen cemaati terk etmektir.