"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kabalığa kabalık dürüstlük müdür?

Yasemin YAŞAR
28 Temmuz 2018, Cumartesi
İnsan duyguları ifrat ile tefrit arasında sürekli bir salınıma, gelgitlere müsaittir. İnsanın sağlam karakteri, sağlıklı davranışları, istikameti bu uçlara gitmeden kurduğu denge ile ortaya çıkar.

İnsan olarak bazı davranışların karşılığı olan bazı kalıplar hemen hemen aynı gibidir. Meselâ kaba bir insana kabalıkla cevap vermek, ihsan edene muhabbet göstermek ve muhsin olmak gibi. Üstelik bu davranışları sergilerken özellikle de negatif davranışlara karşı, negatif davranış sergilemeyi dürüstlük, mertlik olarak algılayıp aksi durumu iki yüzlülük olarak algılarız.

Peki gerçekte durum nasıl olmalıdır? Kaba bir insana mesafe koyup ona bu davranışının yanlışlığını hissettirmeli midir?

Bu ve benzeri sorular her insanın zaman zaman zihnini meşgul eder. Çünkü cemiyet hayatında iletişim problemleri tam da bu noktalardaki yanlış algılardan kaynaklanmaktadır. Neticede adına dürüstlük denen patavatsızlıklar meşrûlaştırılmakta; keremkâr, mürüvetkârane haller ise ikiyüzlülük gibi algılanmaktadır.

Meseleyi biraz daha açarsak size kaba davranan birine karşı kalbiniz soğur ve siz onu gördüğünüzde bunu hissettirmeniz, belki kabaca imalarda bulunmanız veya patavatsızlık ederek lâf dokundurmanız dürüstlük olarak algılanırken, kalbiniz soğuk iken yüzüne gülmeniz de ikiyüzlülük olarak anlaşılmaktadır.

Peki bu işin dengesi nasıl kurulacak veya bu iletişimi şeytanileştiren algı nasıl değiştirilecektir?

Peygamber Efendimizdeki (asm) uygulama bu açmazı çözümleyecektir. Bir gün Peygamberimizin (asm) huzuruna, davranışları kaba olan bir adam girer. Peygamber Efendimiz (asm) bu kimseye iltifat eder ve hilmle davranır. Duruma vakıf olan ve adamın kaba bir yapısının olduğunu bilen Hazreti Aişe, o adama neden böyle davrandığını sorar. Peygamber Efendimiz (asm) “Ya Aişe! Beni ne zaman kaba buldun? 

Kıyamet günü Allah yanında mevkice insanların en kötüsü kabalığından korkarak halkın kendisini terk ettiği kimsedir” der.

Hasılı; insanî ilişkilerde, bazen kabalığa karşı kabalık veya o kimseye haddini bildirmek anlamında bir davranış çoğu zaman dürüstlük kılıfında takdim edilmektedir. Üstelik kabalığa kabalıkla cevap vermenin terbiye edici bir yönü de yoktur.

Demek ki insanın davranışlarının ayarını karşısındakinin kabalıkları değil, kendi değerleri ve ahlâkî yapısı belirlemelidir. Konuyu açıklar nitelikte Yavuz Sultan Selim ile Şah İsmail arasında geçen şu diyalog mühimdir.

Şah İsmail, Yavuz Sultan Selim’i aşağılamak maksadıyla bir hediye paketinin içerisine insan pisliği doldurur ve gönderir. Yavuz Sultan Selim de gül kokulu lokumlardan hazırlattığı hediye kutusu hazırlatır ve kutunun altına şöyle bir not bırakır: “Herkes yediğinden ikram eder.”

Evet, mü’minin davranışlarının ayarını nefisleri ve karşısındaki insanın su-i ahlâkı değil, Kur’ân belirlemelidir.

Nitekim, “Boş sözlerle, çirkin davranışlarla karşılaştıkları zaman, izzet ve şereflerini muhafaza ederek oradan geçip giderler.” (Furkan Sûresi, 72) veya “O Mü’minlerdir ki, öfkelerinin yutanlar ve insanları affedenlerdir.” (Ali İmran, 134) gibi âyetler mü’mince duruşu ders veren Kur’ânî iletişim düsturları değil midir?

Okunma Sayısı: 2790
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı