"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kaytarma ahlâkı

Yasemin YAŞAR
22 Ekim 2016, Cumartesi
Bu çağın belki de en zor imtihanı ahlâktır. İnsanın sadece dindar olması, ahlâklı olması için yeterli midir?

Çünkü kişinin kimliği bugünlerde kişiliği hakkında bilgi vermiyor. Bir bakıyorsunuz kişi sosyalist, gayr-i müslim hatta dinsiz, ama yalan söylemiyor, hak yemiyor, kötülük düşünmüyor. Bu taraftan kimliğe bakıyorsunuz Müslüman, ama vasıflara bakıyorsunuz, Müslim değil.

Demek ki her kâfirin her vasfı küfründen olmadığı gibi, her Müslimin de her vasfı Müslim olmayabilmektedir.

Bugün, Müslümanlığa uygun olmayan bir ahlâktan bahsetmek istiyorum. Bu asır insanlarını, özellikle de, gençleri sarmış olan kaytarma ahlâkı. Sorumluluktan kaçma, bedel ödemeden sahip olma, sabretmeme, çalışmama gibi duygu ve davranışların bir neticesi olan bu ahlâka ‘meyl’ül rahat’ hastalığı da demek mümkündür.

Kişinin bulunduğu sosyal statünün içerisinde her rolün ve sorumluluğun kaytarması olabilmektedir. Sosyal kaytarmacılar, sanal kaytarmacılar, kulluk noktasında vazifelerini yerine getirmeyen kaytarmacılar gibi. Ailevî ve sosyal rollerini yerine getirmeyen, çalıştığı iş yerinde mesai kavramına dikkat etmeyen, yaptığı işin hakkını vermeyen kaytarmacılık ahlâkı aslında bir vicdanî bozulma olduğu gibi ciddiyetsizlik ve hamiyetsizlik halidir.

Kişinin çalışmaya olan iştiyakının kaybolması ve gafletin hasıl olması halidir. Fıtraten müteheyyiç yani hareketli olan insana yakışmayan ve kişiyi ataletten (ademe) ölüme götüren bir hastalıktır.

Kişinin hayat enerjisini bitiren bu hal başlangıçta hayatın tadını çıkarmak, keyif almak duygusuyla başlarken netice de hayat ateşini söndüren ve insanı âtıl hale getiren bir sonuç doğurur.

Bulaşıcı bir hastalık gibi dokunduğu yeri hasta eden bu hal aslında ahlâkî pek çok zaafı beraberinde getiren ve vicdanı da öldüren bir haldir.

Çalıştığı iş yerinde, iş yeri imkânlarını şahsî keyfine ve şahsî işine alet eden vicdan yoksunu kaytarmacılar, internet gibi imkânları şahsî işleri için kullanan sanal kaytarmacılar, görevini havale eden neme lâzımcı kaytarmacılar, riyakârlıkla işini yürüten dalkavuk ve münafık kaytarmacılar v.s. aslında, temelinde yalancılık olan bir sû-î ahlâk değil midir?

Mesleğini yaparken kaytaranlar, devleti yönetirken kaytaranlar, memur ve işçi, öğrenci olup kaytaranlar, ailevî ve sosyal rollerini yerine getirmeyip kaytaranlar, kulluktan kaytaranlar gibi bir sürü kaytarma çeşidi ve sosyal yaraları saymak mümkündür.

Bazı kaytarmalar zararsız, masumane görülebilir. Lâkin bu davranış ahlâk haline geldiği zaman tehlikelidir. Meselâ çocuğa verilen bir sorumluluk, yerine getirmediği takdirde, sizin bu duruma yaklaşımınız çocukta bu ahlâkı ya sabitler ya tedavi eder. Küçük iken tedbiri alınmadığı takdirde, yarın iş hayatında da, aile hayatında da daha büyük kaytarmaları netice verecektir.

 Bugün bir işi yapmak ve neticelendirmek için sabır göstermeyi öğrenmeyen gençlerin ve çocukların sık sık hayatlarından şikâyet etmesi, kısır döngünün içine girmesi, hep bu ahlâkın tokatlarıdır. Zira faaliyet vücuttur, hayırdır, durağanlık, tembellik, hayrı terkten doğan günahların aslı ise ademdir ve hiçliğe gittiği için insan ruhuna ademin karanlığını hissettirip sıkıntı verirler.

Bediüzzaman’ın meyl’ül rahat hastalığı diye tabir ettiği bu kaytarma ahlâkı, işten kaçma, sorumluluk almama halleri, için “bütün rezaletin yuvası, meşakkatin anası” tabirlerini kullanmaktadır. Çünkü bütün rezillikler, utanç veren haller, maskaralıklar bu ahlâkın acil tokatlarıdır.

Evet, insanın mutluluğu çalışmasında, üretmesinde ve şevk içerisinde olması ile mümkündür. Dolayısıyla bir atalet türü olan kaytarma, sefaheti, sefahet sefaleti, sefalet de esaret ve felâketi getirecektir. İnsan kısır bir döngünün esiri olacak; esaret ve felâketi, sefalete; sefaleti onu sefahete, sefahet de atalete atacaktır.

Okunma Sayısı: 2791
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı