"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Müslüman kadının şahsiyeti ve toplum içerisindeki itibar savaşı

Yasemin YAŞAR
12 Mart 2016, Cumartesi
İslâm, kadını, fıtratına uygun en güzel şekilde, koruma altına almıştır

Dinin bu hakikatleri kadını ikinci sınıf olmaktan çıkarmış, pek çok haklar vermiştir. Yaratıcıya muhataplık, dinin yükümlülükleri, kulluk ve ilim gibi mevzularda erkekle eşit tutulmuştur. Lâkin bazı meseleler var ki, kadınlar hilkaten zayıf olmaları hasebiyle, Cenâb-ı Hak rahmeten ve merhameten kadına, erkekten farklı bir konum vermiştir. Bunlar da yine kadını korumaya dönük emirlerdir ki, daha çok sosyal hayat içerisinde, erkekten farklı emirlere muhatap kılınmıştır.

İşte kadın ancak bu emirlere imtisal ile gerçek değerini, hem eşi, hem toplum, hem de kendi gözünde kazanacak ve kişilikli bir kimliğe bürünecektir. Bu şahsiyet inşasındaki ilk ve önemli adımlardan birisi de hiç şüphesiz emr-i İlâhiye uygun tarzdaki tesettür olacaktır. Kadının şahsiyeti elbette sadece dış tesettürü ile sağlanmaz. Bir de takva elbisesi vardır ki işte bu ikisinin birleşmesiyle şahsiyetli bir kimlik oluşturacaktır. Tesettür, kadının gerçek bir kimliğidir. Çünkü fıtrîdir. Açık saçıklık ise haya duygusunu tahrip edip aslında sefahete kabiliyeti olmayan bu masum yapıyı bozan bir unsurdur. 

Avrupa medeniyeti kadına ancak tesettürsüz olduğu zaman hür ve mutlu olacağını empoze etmektedir. Bu bozma faaliyetine günümüz tesettürlüleri de maalesef kapılmış, emri İlâhiye uyan farzdan ziyade nefsanileşmiş ve tarz haline getirilmiştir. İşte bunun neticesi olarak da hem açık saçıklık kılığına girmiş kadınlar, hem de tesettürü yozlaştıranlar, hayatlarında arzu ettikleri ve aradıkları huzuru bir türlü bulamamaktadırlar. Çünkü tesettürsüz kadın veya tesettürlü, mahiyetini kaybetmiş kadın, asalet ve vakarının büyük bir kısmını kaybettiği gibi onu anlayıp, merhamet ve hürmet edip sevecek,  şefkat edecek bir eşi de bulamayacaktır. Veya kocasından göremediği mutluluğu, başkalarına kendini beğendirmekle telâfi etmeye çalışsa da her geçen gün daha da huzurunu kaybedecektir.

 Bediüzzaman, tesettürsüzlüğün kadının değerini nasıl düşürdüğünü Gençlik Rehberinde şöyle ifade etmektedir. “Bir kaç sene namahrem hevesatına göstermenin tam cezası olarak; o bıçaklı bacaklar Cehennem’in odunları olup, en evvel o bacaklar yanacaklarını ve dünyada emniyet ve sadakatı kaybettiği için, hilkaten çok istediği ve fıtraten çok muhtaç olduğu münasib kocayı daha bulamaz. Bulsa da başına belâ bulur. Hattâ bu hâlin neticesi olarak o âhirzamanda, bazı yerlerde nikâha rağbetsizlik ve riayetsizlik yüzünden, kırk kadına bir erkek nezaret edecek derecede ehemmiyetsiz, sahibsiz, kıymetsiz bir surete gireceği, hadîsin rivayetinden anlaşılıyor.”

İnsanlık hak ve hakikate kulak tıkadıkça musîbetlerle terbiye olmaya devam edecektir. Âleme nizamat vermeye çalışan, toplumsal meselelere güya çözüm arayan küçük ve karanlık beyinler susup, kâinat mescid-i kebirinde Kur’ân ve sünnet,  zamanın sesiyle konuşacak ve ders verecektir. Ancak o zaman yaralar iyileşecek sıkıntılar çözüm bulacaktır.

İşte bu ses şöyle ifade eder.     “Mimsiz medeniyet, taife-i nisayı yuvalardan uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metaı yapmış. Şer’-i İslâm onları. Rahmeten dâvet eder eski yuvalarına. Hürmetleri orada, rahatları evlerde, hayat-ı ailede. Temizlik zînetleri. Haşmetleri, hüsn-ü hulk; lütf-u cemali, ismet; hüsn-ü kemali, şefkat; eğlencesi, evlâdı. Bunca esbab-ı ifsad, demir-sebat kararı. Lâzımdır tâ dayansın.”                                           Lemeat

Ben de siz hemşirelerime ve gençleriniz olan manevî evlâdlarıma kat’iyyen beyan ediyorum ki: Kadınların saadet-i uhreviyesi gibi, saadet-i dünyeviyeleri de ve fıtratlarındaki ulvî seciyeleri de bozulmaktan kurtulmanın çare-i yegânesi, daire-i İslâmiyedeki terbiye-i diniyeden başka yoktur!..   Tesettür Risalesi

Evet modernleşme süreci etkisiyle Müslüman kadında olduğu gibi, Müslüman erkeklerin de kafa yapısı, hayat algısı, bakış açısı, şekil ve şemaili,  batı uygarlığına mensup bir tarz-ı hayata dönüşmüştür. İşte bunun neticesi olsa gerektir ki, bugün önünü alamadıkları bir şekilde artarak devam eden şiddet, cinayet, taciz vak’aları, aslında insanlığa vurulan bir tokat gibidir. İnsan ne kadar İlâhî emirlere muhalefet ederse o kadar acı tokatlar ve musîbetlerle karşı karşıya kalacağı açıktır.

Burada dikkat çeken bir garabeti anlatmadan geçemeyeceğim. Kadınlarla alâkalı, aile faciaları ile ilgili, her türlü olumsuz haberleri flaş yapan ve dine saldırmayı maharet sayan kişiler ve kurumlar,  toplumun geldiği vahim neticeyi bir bir gösterirken, bu neticeleri doğuran sebepleri, bu neticeye götüren sefahati, ahlâksızlığı, açık saçıklığı, gayr-i meşrû olan her şeyi, teşvik ederek, zihinleri bulandırarak göstermesi samimiyetsiz ve iki yüzlülüğün bir yansımasıdır.

Bediüzzaman Lemaat’ta bu meseleyi şöyle ifade eder, “Netice-i muzırrayı gösterir. Halbuki sefahete öyle müşevvikane bir tasviri yapar ki, ağız suyu akıtır, akıl hâkim kalamaz. İştihayı kabartır, hevesi tehyic eder, his daha söz dinlemez.” Evet sureti haktan görünüp toplumu zehirleyen bu zehirli dillere verilecek en güzel cevap da onların olan her şeye mesafeli durmak olacaktır. İnşallah konuya haftaya devam edeceğiz.

Okunma Sayısı: 3560
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı