"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sorgulayan ve cevap arayanları pek sevmiyoruz galiba?

Yasemin YAŞAR
29 Aralık 2018, Cumartesi
Sadece soruların cevaplarını bilen, fakat kendisi sorgulamayan, sorusu olmayan bir camia veya topluluk ne kadar kulluğa uygundur, düşünmek gerekir.

Toplum olarak soru soran, sorgulayan, cevap arayanları pek sevmiyoruz galiba?

Oysa farklılıklardan, farklı bakış açılarından korkmak yerine aynı, tek tip, taklitçi, bakış açılarından korkmak gerekir.

Tek tip düşünme tarzı veya aklı başkalarının cebine koyarak düşünme (me) tarzı, bakışsız ve açısız düşünme tarzı, istibdadın yadigârı olduğu için, hainleri ve fitnecileri, yalancıları, bağnazları, taklitçileri doğuran bir zemin değil midir?

Zaten böyle yapılar inandığı dâvâsına, mesleğine, meşrebine, felsefesine, fikrine zarar gelir endişesi ile tedbir adı altında sıkı bir baskı uygular. Oysa mesleğe, meşrebe, inandığı dâvâya veya fikre zarar verenler, konuşanlar, düşüncelerini serbestçe ifade edenler değil, hep susanlar, susturulanlar ve konuşmayanlar olmuştur.

Düşüncesinin doğruluğuna inanan ve haklı bir özgüveni olan insanlar, aykırı düşünceleri korkulacak bir şeyler değil, zenginlik olarak görürler. Bu, kişinin savunduğu dâvâya değerlere ve hakikatlere olan güveninden kaynaklanır.

Kendi dâvâsında tereddüdü, şüphesi olan, hakikatleri içselleştirmemiş olan, bilgi eksiği olan, ameli boyutu zayıf olan insanlar tahammülsüzdür, öfkelidir ve şiddet yanlısıdır.

Şahsî fikirlerin, siyasetin, felsefenin tartışılmaya kapalı yasak alanları olamaz. Tabiî ki tartışmanın, sorgulamanın, soru sormanın etik değerleri göz ardı edilmeden olması şarttır.

Burada bahsedilen topluluklar elbette sadece dinî cemaatler değildir. Etnik, siyasî, felsefî düşüncelerin oluşturduğu topluluklar da vardır. Yani ister seküler olsun, ister dinî olsun sorgulama, soru sorma yeteneğini kaybetmiş veya öyle bir zemini yok edilmiş her topluluk içinde, entelektüel insan, samimî dindar, medeni yapı, demokratik düşünce oluşmayacak ve yetişmeyecektir.

Bugün gerek siyasî, gerek etnik, gerek felsefî veya dinî cemaatler genellikle bir lider etrafında cem olurlar. Bu durumun daha baştan kendisi sorgulamayı ve sorular sormayı, düşünce üretmeyi kısacası demokratikleşmeyi engelleyici bir durumdur. Zira lidere biat kültürü, onu sorgusuz sualsiz kabul etme dürtüsü, farklılıkların, gelişmenin, yeniliklerin en büyük engeli gibi durmaktadır. Çünkü geliştirici ve teyakkuzu arttırıcı, yeniliklerin önünü açıcı olan müsbet muhalefet yoktur veya yok edilmiştir.

Sadece övgünün, alkışın olduğu yerlerde bağnazlık ve taassup kaçınılmazdır.

Asr-ı Saadet çok güzel bir örnektir. Gerek Peygamber Efendimizin (asm) sahabeleri ile istişaresi, gerek halifelerin birbirlerine olan hak ve hakikati, düşünceyi, fikriyatı söyleme biçimleri, istişare kültürünün ne kadar da doğru işlediğinin bir göstergesidir.

Bu minvalden bakıldığında Bediüzzaman’ın düşünce tarzı veya teşekkül ettirilmesini istediği cemaat fikri çok orijinal ve demokratiktir. Ondan doğru ders alanların teşekkül ettirdiği topluluğun özelliği, lider odaklı değil, kitap odaklı bir camia ve aralarındaki işleri de istişare ile yürüten bir sisteme sahip olmasıdır.

Bugün bu derse ne kadar çok kimsenin ihtiyacı vardır.

Siyasî daireden tutun, seküler veya dini bütün camiaların; bu istişarî sistemin işlediği, fikirlerin serbestçe konuşulup tartışılarak bir noktaya ve hakikate gelindiği, farklılıklara zemin ihzar edildiği, soran, sorgulayan bir yapının hâkim olduğu Bediüzzaman modeline ihtiyaçları vardır. 

Okunma Sayısı: 2593
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdullah

    29.12.2018 16:45:32

    " Maddi ve manevi,cevheri,arazi herbir şeyin, Her bir insanın hakikati,birer ismin nuruna dayanır ve hakikatına istinat eder. Yoksa,hakikatsız,ehemmiyetsiz bir sürettir. " Her insan farklı bir ilahi bir yapıdır. Farklı bir nakşi rabbanidir ,bir sanatı ilahidir.Bu farklı yapıda oluşun sayısız hikmetleri var. Bütün ilimlerin ortaya çıkışı,bu kadar teknik ve teknolojide ilerleme farklı insan yapılarından kaynaklanıyor. Farklı bakışlar açıları insan sayısı kadar çok olup ve bu sınırsız bir zenginliktir.Bu zenginlikten bütün insanların faydalanması gerekiyor.Bu değişik bakış açılarına engel olmak,set çekmek hem fıtrata aykırı ve hemde insanlığa yapılacak en büyük kötülüktür,bağnazlıktır,vahşettir,cehalettir,istibdattır,zülumdur.İnsan hür yaratıldığı için en büyük hasası hürriyettir,hür düşüncedir,hür iradedir.insan,Hiç bir engele takılmadam farklı bakışını ve düşüncesini ifade edebilmelidir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı