"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yalnızlaşan insan

Yasemin YAŞAR
28 Mart 2015, Cumartesi
Kişinin yaşadığı ruh haleti ile toplumdan ve çevresinden kendisini soyutlayarak kendi dünyasına çekilmek yalnızlık olarak tanımlanır.

Yalnızlık elbette sebep ve belirtilerine göre farklı ve çeşitli isimler almaktadır. Çevresiyle ilişkisinin kesilmesi ve toplum içerisinde yabancı hissetmesiyle oluşan sosyal yalnızlıktan tutun da, hissi âlemde beklentilerine cevap bulamadığı zaman ortaya çıkan duygusal yalnızlık veya dışarıdan normal görülüp, fakat içerisinde hüzün ve üzüntüleri barındıran gizli yalnızlık gibi pek çok çeşidi bulunan bir hastalıktır.

Modern insanın yalnızlık psikolojisinin temelinde elbette pek çok sebep vardır. Fakat esas sebepler sefih medeniyetin zalimane düsturları ve insanın hayat memnuniyetinin düşmesi kanaat, şükür ve rıza gibi erdemleri unutması belli başlı sebepleri arasında sayılabilir. Bundan başka maneviyattan kopararak sevgi, iyilik, hoşgörü, fedakârlık gibi fazilet ve değerlerden uzaklaştırıp, insanı bencil ve açgözlü hale getiren maddeci felsefeler ve ona dayalı eğitim sistemleridir.

Yalnızlık bazen de çevresinde insan olmaması değil, önemsediği şeyleri başkasına ulaştıramaması halinde içine düştüğü bir halet olabilir. Evet bu, içinde hissettiği ulvî duyguları anlatacak muhatap bulamaması şeklinde olduğu gibi iç niyetlerindeki istikametsizliği veya kirliliği nisbetinde etrafla iletişimini koparıp bütün iradesini nefsinin ve şeytanın eline veren asosyal bir kişilik de olabilir.

Evet, nasıl sürüden ayrılan kuzuyu kurdun kapması kolaysa, yalnızlaşan insanı da şeytanın kandırması o kadar kolay olacaktır. 

Kalabalıkların içinde tek başına yaşayan insan gerçek anlamda kimseyle hiçbir paylaşımı olmadığı zaman giderek kendi duygularına karşı da sığlaşmaktadır. Bu durumda insanlar öfkesiyle sevincini ayırt edemez duruma gelmekte, sonuçta her türlü psikolojik ve psikosomatik sorunlara zemin hazırlamaktadır.

Hiçbir çağda olmadığı kadar iletişim kanallarının açık olduğu bir çağı yaşamaktayız. Mesafelerin kısaldığı ve herkese her an ulaşabilecek imkânlar doğduğu bir zaman. Fakat aynı zamanda insanların bir o kadar yalnızlaştığı ve giderek kendi dünyalarına çekildiği bir zamanı yaşamaktayız.

Gündüz işte kısır iletişim ortamında geçen hayat, gece ise televizyon karşısında yine duyguların ifade edilme imkânı bulamadığı bir ortamda hayatlar akıp gitmekte.

Yalnızlık, genellikle ferdin diğer insanlarla münasebeti esnasında yaşanan problemlerden kaynaklanır. Kişinin psikolojik durumu, karakteri, ekonomik şartları, arkadaşları, cinsiyeti, aile yapısı, yetişme tarzı, öğrenim durumu gibi çeşitli faktörler münasebetlerin sağlığına tesir eder. Eğer münasebetler sağlıksız olursa, yalnızlık hissi oluşabilir.

Bazı yalnız insanlar vardır ki, onların bu hâlleri, hayatlarının gayesi ve hayattan beklentileriyle alâkalıdır. Bu kişiler ya bencildir, kendinden başka kimseyi sevmez, başkalarını düşünmez ve menfaat düşkünüdür veya tek otorite olmayı, herkes tarafından beğenilme ve saygı görmeyi isterler. Aynı zamanda bunlar, değer görmek istediği ve ilgi beklediği kişi, grup ve topluluğa karşı bir üstünlük, büyüklük ve farklılık tavrı sergiler. Bu tavır ve beklentiler, kişinin ileride maruz kalacağı yalnızlığın başlıca sebebini oluşturacaktır.  

Yalnızlaşan bir birey, bir takım değerlere sahip değilse toplum güvenliği açısından da tehlikeli kişilikler haline gelir. Suça meyilli yapılar genelde bu asosyal kişilik tiplerinde daha çok görülmektedir. Çünkü içtimaî hayatla bağların kesilmesi bir çok vicdanî değerle de bağının kesilmesi anlamına gelmektedir. 

Modernleşmenin yol açtığı yeni hürriyet anlayışı ve dünyevîleşme, ferdi ön plâna çıkarırken, tecrit edilme, güvensizlik ve endişe duygularını arttırarak yalnızlık duygusunu yoğunlaştırmıştır. Diğer yandan modernizmin hürriyet ve ben merkezli vurgusu, ailevî değerleri tahrip ederek çekirdek aileler oluşturmuştur. Hatta modern aile küçüle küçüle çocuğu bile dışlayacak duruma gelmiş, bu da yalnızlığı üreten önemli bir sebep olmuştur. 

Dolayısıyla sosyalleşme ve sevgiyi tam mânâsıyla öğretemeyen parçalanmış ailelerden gelen fertlerin daha fazla yalnızlık problemi yaşamaları tesadüf değildir. Maalesef günümüzde hızla artan boşanmalar ve aile parçalanmaları, yalnızlıkla ilgili pek çok problemi de beraberinde getirmiştir. 

Yalnızlığı başlatan en önemli faktörlerden biri de, sosyal çevrenin özelliğidir. İyi arkadaşlık münasebetleri, cemaat veya grup içinde ortak değer ve hedefleri paylaşma hemen her yaş dönemi için oldukça önemlidir.

Hâsılı; yalnızlık, insan yaratılışına aykırıdır. Çünkü insan sosyal bir varlıktır. İradî veya mecbur kalınarak yaşanan yalnızlıklar istisnaidir. Allah katında makbul olan ve insanların da hemcinsinden beklediği şey, yalnızlık değil, insanlarla iç içe olmak, sevmek, sevilmek ve yardımlaşmaktır. Bir insan, başkalarına ne kadar alâka gösterir, onları anlamaya çalışır ve ihtiyaç ânında onlara yardım ederse, o derece mutlu ve huzurlu olur. Aynı zamanda karşısındakini de mutlu eder. İnsanın alâka göstereceği daire, bütün insanlık âlemi kadar geniştir.

Okunma Sayısı: 6736
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı