Türkiye’nin ekonomik kriz, işsizlik, depreme ve felâketlere hazırlık, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı gibi devâsa gündemi bütün ağırlığıyla dururken, en yakıcı gündemi haline gelen Suriye - İdlib çıkmazına dair tartışmalar devam ediyor.
İdlib üzerinden Suriye ile savaşın eşiğine gelinirken, fiyasko ile sonuçlanan “Suriye politikası”na rağmen Ankara’dan hâlâ birbirini nakzeden çelişkili söylemlerin çıkması belirsizliği deşifre ediyor.
En son Dışişleri Bakanı’nın Erdoğan ile Putin’in telefonla görüşmesi sonucu önümüzdeki günlerde İdib’deki gelişmeleri görüşmek üzere Türkiye’den bir heyetin Rusya’ya gideceğini ve birlikte çalışarak ateşkesin kalıcı olmasını sağlamaya çalışacağını duyurması “siyasi çözüm” gayreti olarak yorumlanırken, Cumhurbaşkanı ve Saray sözcüleri çatışma diliyle konuşuyor.
ABD KIŞKIRTARAK NİFAK SOKUYOR
Aslında Pentagon’un 2021 yılı bütçesinden 200 milyon doların YPG/PKK’nın da aralarında bulunduğu ABD’nin desteklediği “Taramadan Geçirilmiş Suriye Muhalefeti” için kullanılacağı ortaya çıkarken, ABD’nin sırf araya nifak sokmak için her fırsatta kışkırtıcılık yapması Türkiye’yi Astana ve Soçi mutâbakatlarının garantörü Rusya ve İran’ı karşısına alıp Suriye ile savaşmaya tahrik provokasyonunu ifşa ediyor.
Bu arada, “azil süreci”nden kurtulan Trump’ın yeniden S-400’ler için Türkiye’ye baskı uyguladığı, aba altından sopa gösterdiği, şantajlarda bulunduğu haberleri geliyor. Haseke, Rakka ve Deyrizor’da on bin askeri bulunan ABD, Suriye’nin kuzeydoğusunda Suriye ordusuna ait noktaları bombalıyor…
ANKARA PROVOKASYONLARA GELMEMELİ…
Trump’ın ikrarıyla ülkedeki petrol kaynaklarını kontrol altına alan ABD, Türkiye’yi yalnızlaştırıp kendine mahkûm ve etkisiz hale getirmekle Suriye’yi mezhebi ve etnik iftiraklar üzerinden bölüp parçalama senaryosunu tam gaz sürdürüyor.
Bundandır ki, ABD ve Rusya’nın bölge üzerindeki emelleri nazara verilerek “filler tepişirken çayır olmamak ve ezilmemek” ikazları yapılıyor.
Ankara’dakilerin “İdlib’de ‘Soçi mutâbakatı’na bağlı kalmadan, -mutâbakat alanı ve gözlen noktaları da olsa- nerede olursa olsun vuracağız!” türü hiçbir çözüm üretmeyen, Müslüman komşu Suriye ile savaşa sürükleyen sorumsuz ve akıbetsiz çıkışlardan çekinmesi, provokasyonlara gelmemesi lâzım.
Ve Suriye’nin kalıcı ateşkes, barış ve istikrar için “siyasi çözüm”le anayasal sürecinin başlaması, toprak bütünlüğü içinde siyasi birliğinin sağlanmasına zemin oluşturulması, ülkenin terörden arındırılması için işbirliğine gidilmesi gerekiyor.
Aksi takdirde yanlış politikalarda saplanılan İdlib çıkmazından ve Suriye vartasından çıkmanın başka da çözümü yok…