“Biz sevgiden sudur ettik, sevgi üzerine yaratıldık, sevgiye doğru yöneldik ve sevgiye verdik gönlümüzü.” (İbnü’l-Arabî 1998, 38)
Taif’te taşlanan, 3 yıl abluka da zulüm gören Hz. Muhammed’den (asm) insanlık hâlâ bir şey öğrenememiş.
Gücü eline geçirdiğinde Moğollar gibi, İskender gibi yakıp yıkan olmayı seçenler tarihte var oldu, insanlık yaşadığı sürece de olacaktır. Aslolan siz kan döken, eziyet edenlerin tarafında mı yazılacaksınız, yoksa, Hz. Muhammed (asm) gibi merhamet ile muamele edenler tarafında mı yazılacaksınız?
Barbar bir topluluk olan IŞİD’in İslâmiyet’i temsil edemeyeceğini haykırmayandan, iftira ve yolsuzluğun İslâm’da yeri olmadığını haykırması beklenebilir mi?
Bir insanın öldürülüşüne iyi olmuş diyecek kadar alçalan esfeli safilin varlıkların Hz. Muhammed’in (asm) yolunda olmadıklarını görmek için güneşin batıdan doğmasını mı bekliyorsunuz?
Allah’ın verdiği canı yine Allah’ın alıp büyük mahkeme de hesaba çekeceğini bile bile, insan öldüren ve katledenlerin yanında durmak kalp mühürlenmesidir, akıl tutulmasıdır.
Allah’ın Rahman ismini defalarca zikredip, O’nun rahmetini inkâr edercesine insanların hayatlarına eza cefa ile zulüm yapmak neyin şirkidir?
En büyük makam sahibi sonsuz mülk sahibi Allah iken, ben ben diyerek Malik’ül Mülk sahibine karşı durmak nasıl bir sarhoşluktur?
Trump İslâm karşıtı, IŞİD, El Kaide, Boko Haram İslâm tarafı öyle mi?
Biri “camileri kapatacağım” diyor, diğerleri camileri yakıp yıkıyor, insanları öldürüyor.
CNN’de konuşan Donald Trump, “İslâm bizden nefret ediyor” diyor ve “Müslümanlar ülkeye alınmaması gerekir” görüşünü seçim çalışmalarının her safhasında söylüyor.
Allah, “Ey iman edenler, hep birden barışa girin. Şeytanın adımlarına tabi olmayın. Çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır” (Bakara Sûresi/208) böyle buyururken. O’nun elçisi Hz. Muhammed (asm) bakınız ne yapardı.
Etrafındaki insanlara hiçbir zaman sevgisizlik göstermeyen, çocukları seven, yaşlılara, hayvanlara merhamet gösteren, susuzluktan ölmek üzere olan hayvana su verenin Cenneti kazandığını, bir kediye haksızlık edenin de cehennemsi bir hayata gittiğini ashabına haber verendir. “Yaratılanı yaratandan ötürü seven” O Allah’ın Resulü, kız çocuklarını diri diri kumlara gömecek kadar gaddar bir topluluktan her şeyini din kardeşine feda edebilen bir sevgi toplumu meydana getirmiştir.
Hz. Muhammed (asm), savaşta dahi hadde tecavüz etmemeyi, kimseye zulmetmemeyi; çocuklara, yaşlılara ve kadınlara asla dokunmamayı, düşmana ait dahi olsa hayvanları öldürmemeyi, meyveli ağaçları kesmemeyi emreden rahmet peygamberi idi. Onun savaşı imha değil, ihya idi.
Peygamber Efendimiz (asm) Mekke’yi fethettiğinde yıllarca kendisine işkence ve eziyet eden Mekke halkını affetmiş, barış ilân etmiştir. Bu davranışı ile “zulmedene zulmedilir” görüşünün doğru olmadığını öğretmiş, büyüklüğün affetmekle kazanılabileceğini göstermiştir. “Hayvanı sağdığında yavrusu için de süt bırak” diyen, koyunları yaprak yesin diye ağaca sopa ile vuran adama “tatlılıkla sallayarak dök” diyen Peygamberin (asm) ümmeti size ne oldu?
Araf Sûresi’nin 199. âyet-i kerimesindeki “Sen af yolunu benimse” diyerek Allah barış ve esenlik yolunu göstermiştir. İslâm, barış ve esenlik demektir.
Allah’ın şu isimlerini dikkatle okuyalım bakın neyi öğretiyor.
Es-Selâm: Emniyet ve güven sahibi.
Yâ Vedud: Çokça seven, merhamet eden.
Yukarıda zerrece örneklemeye gayret ettiğim İslâmiyet örnekleri gösteriyor ki İslâm nefret ettirmiyor, şiddet tavsiye etmiyor, zulüm yapın demiyor, öldürün demiyor.
Demek oluyor ki, bizler hakikî anlamda iman edememiş, hakikî anlamda Hz. Peygamber yoluna girmemişiz. Yoksa ne Donald Trump, ne Boko Haram, ne IŞİD, ne El Kaide, ne de Eş-Şebab gibi terör örgütleri ortaya çıkabilirdi.