07 Haziran 2013, Cuma
“Dünyevîleşme nedir?” sorusuyla birlikte şu soruların da cevaplarını aramalıyız:
Müslümanları dünyevîleşme nasıl ahtapot gibi sarmalamıştır? Mü’minlerin hayat standartlarının iyileşmesi, zenginleşmeleri ve müreffeh bir hayat yaşamaları dünyevîleşmek midir?
Kimi anlayışlar dünyayı tamamen reddeder. Kimisi ise, ahireti… İslâmiyet, hayatın her safhasına olduğu gibi, dünyaya bakışa da ölçü ve denge getirmiştir. Bediüzzaman’a göre dünyanın üç yüzü vardır:
1- Dünya, Esmâ-i Hüsna’nın (Allah’ın isim ve sıfatlarının) tecelligâhıdır. Fen ilimleri dahil, bütün ilimlerin dayanağı Esmâ-i Hüsnâ’dır. Herbir fen, Allah’ın bir ismine dayanarak hakikatini bulur. Meselâ tıp Şâfî, matematik-geometri Adl ve Mukaddir isimlerinin tecellîlerini okumaktan başka bir şey değildir aslında.
2- Dünya, ahiretin tarlasıdır. Yani ahiret dünyada kazanılacaktır.
3- Dünyanın maddî, fânî ve nefse bakan yönüdür.
İşte, ilk iki madde penceresinden dünyaya bakmak, dünya ve içindekileri Allah adına sevmek, çalışmak İslâm’ın emridir, bu gereklidir.
Ancak bu iki cepheyi unutup, tamamen dünyanın üçüncü yönüne yönelmek; olaylara, zaman ve mekâna nefsî, indî, maddî çıkarlar açısından bakmak dünyevîleşmektir. Hatta bu zamanda dünyevîleşme o kadar şiddetlenmiştir ki, zarurî olmayan şeyler de zarurî ihtiyaç haline gelmiştir. Lezzet-koliklik, madde bağımlılığı, teknolojik cihazlar ve ekran bağımlılığı, tiryakilik (alışkanlık) vesaire dünyevîleşmenin belirtileri ve sonuçlarıdır.
Oysa, Bediüzzaman’ın deyimiyle “ekmek yemek, yaşamak gibi zarurî ihtiyaçlar haricinde başka hangi zaruret var? Su-i ihtiyardan, gayr-ı meşrû meyillerden ve haram muamelelerden tevellüd eden hareketler haramı helâl etmeye medar olamazlar.”1
Haddizâtında biz bu dünyaya, dünyevîleşmek için değil; uhrevîleşmek, yani, imtihanını kazanmak için gönderildik… Bediüzzaman hakkında araştırma yapan Mısır’ın eski ekonomi bakanlarından Dr. Hassan Abbas Zeki, Bediüzzaman’ın iman kuvvetinin zayıfladığına dikkat çektiğini söyler. Dünyevîleşme; çalışmak, zengin olmak değil; zenginliğini nefs-i emmare ve gayr-i meşrû yolda harcamak ve makam-mevki, şan-şöhret sahibi olmak değil; bunları nefis ve dünya hesabına kullanıp, kulluğun kapsama alanından çıkmaktır.
Dünyevîleşmek; dünyevî dost ve rütbelerin kabir kapısına kadar olduğunun farkına varmamak; dünya için ahireti unutmak, ahiretini dünyaya feda etmek; sonsuz hayatı, dünya hayatı için bozmak; malayani/boş şeylerle ömrünü telef etmek; kendini misafir telâkki etmeyip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etmemektir.
Dipnot: 1- Emirdağ Lâhikası, s. 456.
Okunma Sayısı: 7664
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.