"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yanılan da, yanıltan da, biz de imtihandayız!

Ali FERŞADOĞLU
24 Mart 2014, Pazartesi
Son günlerde sık sık şu mealde telefon alıyoruz: Bazı ağabeylerin, Risale-i Nur’a taban tabana zıt siyasî, içtimaî beyanatlarda bulunmasını aklımız almıyor; bu nasıl olur? Şunu kesinlikle bilmeli: Ağabeylik; hatasızlık, kusursuzluk veya herşeyi tam anlamak, eksiksiz uygulamak makamı değildir! Onlar da beşerdir, şaşar, yanılabilir, şaşırtılabilirler. Eleştirmek için değil, sırf kıyas olması için naklediyoruz:
Hz. İsa’nın (as) havarilerinden birisi ona ihanet etmişti!
Vahiy kâtibi irtidad etti. Ünvanı “mescid kuşu” olup, vakit namazlarını Rasulullah’ın (asm) arkasında kılan Sa’lebe, zengin olması için ısrarla duâ istemişti. İmtihan sırrının gereği duâ eder. Keçi, koyun sürüsü çoğalınca öğle, ikindi namazları gitti. Daha çoğalınca çöle açıldı; akşam, yatsı, sabahlar; daha da çoğalınca Cumalar gitti. Ve nihayet Peygamberimizin (asm) zekât memurunu, “Bunları ben kazandım, ne zekâtı?” diyerek reddeder. 5 bin koyun zekât vermesi gerektiği rivayet edilir!
Uhud Harbi’nde AyneynTepesi’ne, “Senden haber gelmedikçe, başlarımızın etini kuşların gagaladığını da görseniz, düşmanları da mağlûp etsek sakın sakın buradan ayrılmayın!” diye tenbih ettiği 50 Sahabi’den 40’ı ganimet haber gelmeden orayı terk ederler. Komutanları Abdullah bin Cübeyr’i de dinlemezler! Sonuç ma’lûm…
Sahabiler yanılırsa, ağabeyler de yanılabilir, hata edebilir, aldanabilir, aldatılabilir, vs., vs.
Bediüzzaman, bazı ağabeylerin aldanabileceklerine Hücumat-ı Sitte isimli eserinde dikkat çeker zaten:
“Kur’ân-ı Hakîmin tilmizleri ve hadimlerini aldanmamak için yazılmıştır... Ehl-i dünyanın hafiyeleri (ajanları) ve propagandacıları”na dikkat ediniz… (Mektubat, s. 401-402)
Pek, kimin aldanıp-aldanmadığını, kimin yanılıp-yanılmadığını nasıl anlayacağız? Şu ölçüyü kesinlikle uygulamalı:
 “Hiçbir müfsid (bozguncu, fesat), ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet, kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mihenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hattâ benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim. Veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyleyse, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte, size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mihenge vurunuz. Eğer altın çıktıysa kalbde saklayınız. Bakır çıktıysa, çok gıybeti üstüne ve bedduâyı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz.” (Münâzarât, s. 119.)
Üstad kendisini mihenge vurduruyorsa, ağalara, beylere, hocalara, efendilere ne oluyor ki, mihenge vurmayalım.
Üstad için mihenk: Kur’ân ve Hadis, yani, Sünnet-i Seniyye’dir.
Ağabeyler ve bizim ise, Kur’ân ve Hadisi, yani, Sünnet-i Seniyye’yi, ölçü ve prensiplerini bize aktaran Risale-i Nur’dur…
Unutmayalım: Yanıltan da imtihanda, yanılan da, biz de imtihandayız. Ve her söz, her fiil, her hareketimizin hesabını vereceğiz.
Okunma Sayısı: 1664
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Rüstem Garzanlı

    24.3.2014 11:46:00

    Risale-i Nur umumun malıdır. Kimsenin tasarrufu altında değildir. Sayın yazarımızın kelamında zikir ettiği gibi Üstad,Hattâ benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. buyurmuş. O zaman ölçü Risale-i nur olmalıdır.İfrat ve tefritten kaçınmalı. Özellikle ağabeylerin, siyaset sahasında taraf olmamaları lazımdır. Siyasette doğru dahi bir istikameti gösterseler; imanlı ve itikat sahibi muhalifleri küstürürler.Risale-i Nur’un sahası iman, kur’an ve islamiyettir.Bu düstür-ı Kur’an’iyeyi muhafazaya çalışmak, siyaseti meşguliyet yapmamak gerekir.

  • Ferda DİK

    24.3.2014 11:20:00

    Muhterem Ali abimiz, bu yazınız çok kıymetli ve değerli. Ancak ağabeylerin açıklamalarında,yukarıda üstadımızın da belirttiği mihenge vurulup da bakır çıkan bir ifade mi kullanmışlar. Bu ölçü bizim için de geçerli değil mi? 13 Nisan tarihli K.G. yazısında (.... elli öncesi yaptıkları ile chp’yi eleştirmek ne kadar yanlışsa... ) ifadelerini kullanıyor. Bu ifade Üstadımızın ölçüleri ile ne kadar bağdaşıyor. R.Nurun birçok yerinde chp’nin elli öncesi yaptıkları ile eleştirilmiyor mu? Biz ne zaman kendimize geleceğiz....

  • Garib Doğu

    24.3.2014 06:30:00

    Şu zaman diliminde dehşetli bir hal yaşıyoruz.İnsaf,vicdan,ölçü,kanun, büyük oranda rafa kaldırılmış.Mefhumlar alt üst olmuş,Doğru ile yanlış birbirine karışmış.Yanılma ve yanıltmanın bu kadar geniş bir alan bulduğu görülmüş şey değildir.Saldırılar acımasızcadır.Ahlaki erozyon had safhada.Hele his ve tarafgirlik çıldırmış durumda.Bu keşmekeşin içinde istikametini muhafaza edenler azınlıkta.Mevcüt havaya kendini kaptıranlar çoğunlukta.Ve aklı başında herkes,özellikle ekabirler,sorumlu mevkide bulunanlar eşi benzeri görülmemiş bir imtihandan geçiyor.Ölçüye,mihenge riayet etmek,akli muhakeme ile dengeli haraket etmek büyük bir ayrıcalık olmuş.Böyle haraket her babayiğidin kârı değil.Üzülerek ve hayıflanarak ifade ediyorum; Konjoktür,kuvvet, menfaat,his ve tarafgirlik esas olmuş,ölçü olmuş ve büyük nisbette bu manevi olumsuz atmosfer topluma hakim olmuş durumda.Ve bu menfi unsurların tesiri altında dehşetli günahlar işleniyor,hatalar yapılıyor.Ve bu hal büyük belaları celbedebilir.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı