Musul’daki Konsolosluk çalışanlarını ve Türk şoförlerini kaçıran El Kaide kökenli “Irak Şam İslâm Devleti” örgütü (IŞİD) ve karşı grupların çatışmaları, karşılıklı katliâmlar, Müslümanlar arasında mezhep savaşına malzeme ediliyor. Irak üzerinden Ortadoğu’da ecnebilerin kurgulayıp senaryosunu yazdığı dehşetli oyunu sözkonusu ediyor.
Şiî dünyası için bağlayıcılığı olan “taklit mercii” Irak’taki Ayetullah Ali Sistani’nin eli silâh tutan herkese “seferberlik çağrısı” ve “savaş fetvası”ndan sonra Iraklı Şiîlerin en popüler lideri Muktada El Sadr’in siyasete dönüp dağıttığı milislerini toplaması baskısı üzerine çeşitli gruplardan binlerce kişinin Sünnîlere karşı çarpışmak için orduya yazılmasıyla, “mezhep savaşı”na zemin hazırlanıyor.
Telâfer gibi Şiî Türkmenlerin bulunduğu mahallerde toplu infazlarda bulunan IŞİD’den kaçan binlerce Şiî’nin yurtlarını-evlerini terk etmesine karşı, inadına Sünnî grupları dışlayan ötekileştirici ve kutuplaştırıcı emr-i vakileri sürdüren Amerikan desteğindeki Şiî Mâlikî yönetiminin Irak Hava Kuvvetlerinin IŞİD merkezlerini bombalaması, terör ve kargaşayı amansız bir iç savaşa dönüştürüyor.
Bu arada IŞİD’e karşı savaşmak ve cepheye gitmek için kampanya başlatan Peşmerge, Irak ordusunun boşalttığı alanlara yerleşirken, İran’ın Barzani’ye yardım önermesi, Irak’ta olup bitenlerin iç yüzünü açıklıyor. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimin yetkililerinin Tahran’da görüştüğü İran Ulusal Güvenlik Meclisi Başkanı’nın IŞİD’e karşı peşmergelere silâh ve lojistik desteği vereceklerini, oluşan güvenlik boşluğunu peşmerge güçlerinin doldurmasına olumlu baktıklarını açıklaması, Irak’ta oynanan oyunu perde arkasını aralıyor…
“BÜYÜK MEZHEP SAVAŞI” SENARYOLARI….
Ve Lübnan’daki Hizbullah’ın Hasan Nasrallah’ın Suriye’den sonra Irak’ta da savaşmaya hazır olduklarını ve Irak’ı “yeni cephe” olarak gördüklerini bildirmesi, Şiî Partisi Irak Yüksek İslâm Konseyi Lideri Ammar El Hekim’in üniformalı-silâhlı fotoğraflarının medyada yer alması ve orduya yazılıp silâh altına alınan gönüllülerin sayılarının şimdiden üç milyonu aşması, iç savaş fitnesini azdırıp derinleştiriyor.
Keza Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani’nin, peşmergelere bırakılan petrol zengini Kerkük’ün geri verilmeyeceğini, IŞİD’in Musul’dan sonra Tıkrit ve Telâfer’i ele geçirmesiyle “Tarafların birbirine güveni kalmadı, artık Irak’ta birliğe geri dönülmeyeceğini” tekrarlayıp, ”siyasî çözüm” olarak Kuzey Irak’takine benzer “Sünnî Araplar”ın özerk bir bölgesinin olmasını önermesi, IŞİD işgalleriyle Irak’ın mezhep ayrışması eksenindeki bölünme ve parçalanmaya malzeme edildiğinin göstergesi.
Diğer yandan Devrim Muhafızlarını Irak’a gönderdiği Irak’taki Şiî milis güçlerini eğittiği söylenen Tahran’ın “kutsal mekânları korumak için” Bağdat’ın isteğiyle asker göndermeye hazır olduğu ve Amerikan Dışişleri Bakanı Jhon Kerry’in “Irak konusunda İran’la her türlü müzâkereye açığız” demesinden sonra ABD ile “ortak düşman”ın durumunun görüşülmesi; ecnebilerin tahriki ve “parmak karıştırması”yla İran’dan Lübnan’a uzanan geniş coğrafyada yeniden topyekûn “büyük mezhep savaşı” plânının senaryoları olarak sırıtıyor.
Aslında Amerika’nın yanısıra İngiltere’nin de meseleye müdahil olması, HDP Eşbaşkanı Kürkçü’nün, “Irak, bu basınçlar altında üç parçaya ayrışmak üzeredir. ABD gözetiminde yeni şekillenmeler olacaktır” ifâdesi, oynanan dehşetli oyunun parametrelerini açığa çıkarıyor…