"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

10 Ağustos ve sonrası

Mehmet KARA
26 Temmuz 2014, Cumartesi
Ramazan ayının son günlerindeyken, dışta İsrail’in Gazze’de giriştiği katliamlarda çoğu çocuk ve kadın olmak üzere 800’ü aşan ölüm, Suriye’deki iç savaş, Irak’ta IŞİD kaosu, içte de 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu yürüten polislerin sahur vakti gözaltına alınmaları gündemi dolduruyor.
Türkiye’nin bir gündemi de 15 gün sonra yapılacak olan cumhurbaşkanı seçimleri. Üç adayla girilen Köşk seçimlerinde Erdoğan’ın mahalli seçimlerde olduğu gibi sert sözleri, kutuplaştırıcı hatta bedduaya varan konuşmalarına karşılık diğer iki adayın “sakin” davranmaları ve Erdoğan’a aynı üslupla cevap vermemeleri üzerinden farklı bir kampanya yürüyor.
Köşk seçimi için kampanyalar sürürken, AKP için esas tartışmanın 10 Ağustos’tan sonra başlayacağı iyice ortaya çıkmış durumda. AKP’de Cumhurbaşkanı seçimi kadar, partideki dengeler de önemli.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimi bitene kadar parti içinde genel başkanın kim olacağının konuşulmasını yasaklasa da kendi açıklamalarıyla bu tartışmaları büyütüyor. Son açıklamaları eğer “ters köşe” yapmayı düşünmüyorsa, Davutoğlu’nu işaret ediyor.
Eğer Köşk’e çıkarsa önce 45 güne kadar kongreye gidilip partiye bir genel başkan seçilecek.
Erdoğan, “başbakan ayrı, genel başkan ayrı” şeklinde bir modeli istemediğini açıkça söylüyor. Bu durumda kulislerde ismi geçen (Gül, Kurtulmuş gibi) birçok isim elenmiş oluyor. Seçilen ismin üç dönem sorunu olmayan bir milletvekili olması gerektiği için de birçok isim de (Arınç, Atalay, Babacan, Bozdağ, Şahin) bu yüzden eleniyor.
Erdoğan ve çevresinin Gül’ün genel başkanlığını istemediği de artık açıktan konuşuluyor. Bunun değişik sebepleri de sıralanıyor.
Ancak, AKP’yi kuran dört kişilik “ana kadro”da başı çeken Gül’ün, “Milletime hizmet etmeye devam edeceğim. Hizmet etmenin çeşitli yolları var. Bakalım nasıl hizmet edeceğim. Nasıl olur, ne olur, ayrı konu” demesi siyasete göz kırpması olarak değerlendirildi ve dengeleri değiştirdi.
 
 
KAFASINDA KİM VAR?
Erdoğan’ın kafasındaki ismin Gül olmadığı artık iyiden iyiye seslendirirken yapılan “plânlar” da bu ortaya çıkıyor. 
Bu tartışma başladığında bir tez ortaya atmıştık. Bu tez şimdilerde çok sık dillendirilmeye başlandı. Bu da Erdoğan’ın ilk turda seçilmesi durumunda (bizce çok zor olsa da) AKP kongresinin Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı görevinin sona ereceği 28 Ağustos’tan önce yapması. Bu durumda zaten Gül’ün önü kesilmiş de oluyor. Erdoğan’ın televizyon programında sunucunun “AKP’nin 45 gün sonra kongreye gideceği”ni söylemesi üzerine, “Hayır. Yasa ‘45 gün sonra değil 45 gün içinde gidilir’ diyor” cevabını vermesi de böyle bir plânın varlığına işaret olarak görüyor.
AKP içinde bir kesim Gül’ü istemese de hatırı sayılır büyük bir grup da Gül’ün partinin başına geçmesini istiyor. Bu yüzden partide bir kırılmanın olmasının kaçınılmaz olduğu kulislerde konuşuluyor.
Tabiî Erdoğan bütün plânlarını 10 Ağustos’a yapıyor olsa da, milletin de bir plânı olacak. Çünkü, asıl planı demokrasilerde millet yapar.
 
BUNUN ADI DEMOKRASİ Mİ?
Burada bir konuya dikkat çekmek istiyoruz.
“Erdoğan, çift başlı siyaset, üç dönem kuralının kaldırılması, genel kurula tek adayla gidilmesini istiyor. Emanetçi, silik bir isim ve erken seçim istemiyor” denilirken önemli bir şey gözden kaçırılıyor.
Bu da delegenin iradesine şimdiden ipotek koyulması. Bu geçmişte yaşanan bir durum, fakat tutmadı. Şimdi de tutması zor görünüyor.
Başbakan protokol sıralamasına göre Cumhurbaşkanı ve Meclis başkanından sonra gelir. Ancak, 12 senede öyle şeylere şahit olduk ki, cumhurbaşkanının da, Meclis başkanında kim olacağına Erdoğan karar verdi.
Şimdi de kendisi Köşk’e çıkarsa, hem partinin başına hem de başbakanlığa kimin geleceğine yine onun karar vereceği üzerinde duruluyor. Alternatif bir durum konuşulmuyor bile.
Kanunlara göre Başbakan Köşk’e çıkarsa yolu bellidir. 45 gün içinde olağanüstü bir kongre olur ve orada kimin seçileceğine partinin delegeleri karar verir. Parti içinden her isteyende aday olabilir. Normali delegenin seçmesi değil de, atama yöntemi olursa bunun adı demokrasi olmaz. Kimse “kim aday olacak” diye tartışmıyor, “Erdoğan kimi seçecek” diye tartışıyorsa bunun adı da demokrasi olmaz.
Şimdi kalkıp bunun adına da demokrasi diyorsak, bir yanlışlık var demektir.
Okunma Sayısı: 1232
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı