İslâm âlemi çalkanıyor. İslâm Âlemi zulme maruz, İslâm âlemi masi, mazlum.
İslâm âleminde “tahtîecilik” var, birlik yok, dirlik yok, muhabbet yok!
Oysa, İslâmiyet tevhid, yani, birlik, dirlik dinidir.
İslâmiyet muhabbet (sevgi) dinidir. Halık-ı kâinatın bir ismi Habib, bir ismi Vedud’dur. Kâinatı yüzü suyu hürmetine yarttığı zatın ünvanı, “Habibullah”tır.
Muhabbet birliği, dirliği, dayanışmayı, yardımlaşmayı gerektirir.
Öyle ise, Müslümanlar neden ruh ve gönül birliğine gidemiyor?
Karşılıklı sevgiyi niçin yaygınlaştıramıyor?
Ve neden yardımlaşamıyoruz?
Bunun temel sebeplerinden birisi, “tahtîecilik fikri”dir. Bu ne demektir?
Bediüzzaman, Münazarat isimli eserinde bu hastalığın, fikri, zihni altyapısına inerek teşhis ile tedavi ediyor. Şöyle ki:
“Hem Tahtîecilik fikri, sû-i zan ve tarafgirlik hissinin menbaı olduğundan, İslâmda lâzım olan tesanüd-ü ervah, tevhid-i kulûb, tehâbbüb ve teâvüne büyük rahneler açmıştır. Halbuki hüsn-ü zanla, muhabbet ve vahdetle memuruz.”1
“Tahtiecilik”, kendini haklı, başkalarını haksız görme meyli, düşüncesidir. Bu, mezheplere bakışa da yansımıştır. Özellikle içtihadî konulara, “Mezhebim haktır; hata ihtimali var. Başka mezhep hatadır; sevaba ihtimali var.” şeklindeki yaklaşımı ifade eder.
Tahtieci, kendi görüşünü “mutlak” doğru, karşısındakinin görüşünü “hatalı, yanlış” kabul eder.
Dipnotlar:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Sünühat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. s. 47.