31 Temmuz 2014, Perşembe
Hukukî varislerinin izni olmadan, hukuk dışı bir hareketle Risale-i Nur’u bandrol ile yasaklayan, torba kanunu (kanunsuzluğu) ile devletleştirmeye kalkan iktidar, “devletleştirdikten sonra neler yapmaz?
Yok dediğin gibi, “saflığına, acemiliğine geldiyse!” bu hepten kötü! Sana neler, neler yaptırdılar, neler yaptırıyorlar?
Risale-i Nur’u bandrol ile yasaklamak, devletleştirmeye yeltenmek kendi iraden ile, saflığına mı geldi, yoksa sana yaptırıyorlar mı? Hangisi?..
Kanunsuz olarak bandrol vermeyenler, Risale-i Nur’un satışını yasaklayanlar, göz göre göre haksızlık yapanlar, devletleşince neler yapar?
İster yayınlar, ister yayınlamaz, ister 5. Şuâ’yı çıkarır, ister Mektubat’taki “İsa-Mehdi” meselesini, ister Emirdağ’daki Lozan anlaşmasını içyüzünü, ister M. Kemal ile olan bölümleri! Kim nasıl karışacaktır? Kim ona nasıl müdahale edebilecektir?
Bediüzzaman diyor ki:
Doğrusu, onlar meslekçe tahribatçıdırlar. Dünyada en büyük ahmak odur ki, böyle dinsiz serserilerden terakki ve saadet-i hayatiyeyi beklesin.1
Buna uyarlayarak derim ki: Doğrusu politika, siyasetçiler tahribatçıdır, gerginleştiricidir, ayırıştırıcıdır, buğzedicidir, müstebittir, Kemalisttir, derin devletçidir, ahmaktır, sözde veya güya dindardır, ama, kindardır!
Dünyada en büyük saf odur ki, böyle müstebitlerden, devletçi, Kemalist politikacılardan terakki ve saadet-i hayatiyeyi beklesin!
Dipnot: 1- Mektubat, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 424.
Okunma Sayısı: 1200
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.