"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur’un dili ağır olduğu için okunuyor!

Ali FERŞADOĞLU
03 Eylül 2014, Çarşamba
İddia şu: Risale-i Nur’un dili ağırdır, sadeleştirilse daha çok insan okur, gençlere ulaşılır! Mantıklı gibi gözüküyor. Acaba gerçe sebep bu mu? Yoksa nefsin bahanesi, yapılan menfi propagandalar ve oluşturulan önyargılar mı?
Evvelâ şu tesbiti yapalım: Daha önce yapılan anketler, araştırmalar ve son birkaç aydır “bandrol ve Risale-i Nur’u devletleştirme” tartışmalarıyla da ortaya çıkmıştır:
Dünya’da Kur’ân’dan sonra en çok basılan, sistematik, toplu ve ferdi olarak en çok okunan, müzakere ve mütalâa edilen, araştırma konusu olan eser, Risale-i Nur’dur.
Risale-i Nur’ları bilirkişi olarak inceleyip raporlar vermiş olan ceza hukuku profesörü Sulhi Dönmezer’in tesbitleri dâvâmızı ispat eden ayrı bir delildir. Ki, şöyle demektedir:
“Kitapların Türkçesi bugünün gençlerinin anlayabileceği nitelikte değildir. İfadeler fevkalâde eskidir. Köylü vatandaşların bunları okuyup anlayabileceğini ise hiç sanmıyorum. Bu bakımdan, yüz binlerce insanın bu kitaplara olan ilgisi benim daima hayretimi mucip olmuştur.” (Necmeddin Şahiner, Aydınlar Konuşuyor, s. 268.)
 “Dili eski, ağır, ağdalı, zor; kimse anlamaz” dediği bu eserleri, tahsilli gençlerin ve tahsili olmayan milyonlarca insanın anlayarak ve iştiyakla okumaya devam etmesi bunu gösteriyor.
Risale-i Nur Külliyatı’ndan bir eseri ilk okuyanın “anlama zorluğu” problemi yaşamasının sebebi, kullanılan dilin ona “ağır” gelmesidir. Yoksa, Risale-i Nur ağır ve zor değildir.
Bu, alfabeyi bilmeyen ve ilkokula yeni başlayan bir çocuğun çektiği zorluk ve sıkıntılar gibidir. Önce heceleyerek, tekleyerek, ekleyerek en geç altı ay içinde okumayı söküyor. Risale-i Nur’un dili de hiç duymadığımız, aşina olmadığımız 1500 yıllık İslâm ilimleri literatüründeki orijinal kelimelerdir. Elbette, ilk aşamada bazı zorluklar çekilecektir.
Ancak, pes etmeyen, “samimiyet, sadakat ve sebatla” okumaya devam etmeyenler kısa zamanda acemiliği atıyor ve âşina hale geliyor. Ve okudukça ufku genişliyor, dilin şifrelerini çözüyor.
Bediüzzaman’ın tavsiye ettiği formül gayet basit:
“Kabul ederek ve anlayarak okumak.”
Yani, tenkit veya basit görme niyetiyle değil; iman, ibadet, ahlâk, ilim, tefekkür vs. insanın ve insanlığın alâkadar olduğu bütün meseleleri ispat ve izah eden eserler olarak istifade niyetiyle okumalıdır.
Okunma Sayısı: 1463
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı