Yapıcı mahiyetteki tenkitler lâzım, hatta elzemdir. Ki, bunu daha çok samimî dost ve kardeşler yapar.
Yıkıcı tenkitler ise, sahibi kim olursa olsun düşman(lık) hesabına geçer.
* * *
Müsbet tenkit sahibi, aynı zamanda sorgulayıcı olur. Sorgulayıcı olanlardan, tahkik ehli kimseler çıkar. Böylelerinden çokça istifade edilir.
Sorgulamayı bırakıp saldırganlığı tercih edenler ise, aynı şekilde menfî tenkidin de kompedanı olurlar. Etrafa büyük zarar verebilirler.
* * *
Yapıcı, yani tamirci olmak, işin en zor olanıdır. Himmet ve hamiyet sahibi kimseler, her türlü zorluğa rağmen yine de bu yolu ihtiyar ederler.
Yıkmak ise, gayet kolaydır. "Ettahribu eshel", Arabide darb-ı mesel olmuştur.
* * *
Bu zamanda en kolay mesleklerden biri de tenkitçiliktir.
Enaniyetin kabarmış olması sebebiyle, tenkitçilik de başını almış yürümüş. Adeta bulaşıcı bir hastalığa dönüşmüş. Çok çabuk yayılma istidadını gösteriyor.
Ortadan kaldırılması, önlenmesi, engel olunması mümkün olmayan bu mesleğin mecrasını değiştirmeli ki, istifade edilir bir hale dönüşsün.
Bu da ancak “müsbet tenkid”in önünü açmakla mümkün olur.
Evet, müsbet ve yapıcı olan tenkidin önünü tamamen açmalı, bundan asla ve kat’a gocunmamalı.
Zaten, ilmine-fikrine güvenen kimse, olumlu tenkitlerden kaçmaz, kaçınmaz. Bilâkis, sahip olduğu ilim ve fikriyatı daha da tekâmül ettirmek için bunu bir fırsat olarak değerlendirmeye çalışır.
* * *
Bu zamanın en dehşetli bir marazı, birbirinin varlığına tahammül edemeyen şahıs veya grupların yıkıcı tenkitlere yönelmesi, bu değersiz adeta büyük kıymet vermesidir.
Bu hastalık, daha çok aynı hedefe yönelen, aynı makama elini uzatan, aynı sahayı ele geçirmeye niyetlenen kişi veya zümrelerde yayılma istidadını gösteriyor.
Esasen, nizâ ve kargaşa da buradan çıkıyor. Fitne-fesat, bu sebeple meydan alıyor.
Bu fesadın önüne geçilmesi için, Risâle-i Nur’da, dahilde tenkitkârâne muamelenin ne kadar muzır ve tahripkâr olduğu üzerinde büyük tahşidat yapılıyor.
Nitekim, en çok okunan, okunması gereken İhlâs Risâlesinin hemen “İkinci Düstûr”unda, bu mühim mesele hakkında aynen şu ifadeler zikrediliyor: “Bu hizmet-i Kur’âniyede bulunan kardeşlerinizi tenkit etmemek ve onların üstünde faziletfürûşluk nev’inden gıpta damarını tahrik etmemektir.”
Evet, kardeşini tenkit etmemek, Nur dairesi içinde en mühim bir düstûr olarak yer almıştır.
Buna rağmen, birçok kimse yine de bu noktada zorlanmakta ve yıkıcı tenkitlerde bulunmaktan kendini alıkoyamamakta.
Bu da gösteriyor ki, “İhlâslı olanlar da pek büyük bir tehlike ile karşı karşıyadırlar." (Hadis meâli)
* * *
İhlâsı kıran, İhlâs düstûruna büyük zarar veren bu tenkitçilik hastalığı, ne yazık kitlelerde bile zaman zaman revaç buluyor. İş, gitgide adeta bezirgânlığa dönüşüyor.
Tenkit bezirgânları ise, bir noktada durmak nedir bilmiyor. Karşısına aldığı cepheyi yıkmak için tenkitçilikle iktifa etmiyor, bir adım daha atarak yalan ve iftiraya da meylediyor.
Şahsen, bilhassa son zamanlarda bunun çok açık ve bir o kadar da acı, teessür verici örneklerine şahit oldum. Cidden irkildim, ürperdim; bu vesile ile şu satırları yazma ihtiyacını hissettim.
* * *
Velhasıl, bu zamanın yıkıcı, tahripkâr tenkitlerinden şiddetle sakınmak lâzım.
Ne kadar kolay, tatlı ve zevkli gelse de, ondan içtinap etmek için ayrıca duâda bulunmaya ihtiyaç var.
Cenâb-ı Hak, bizleri bu ve benzeri tehlikelere sürüklenmekten, düçâr olmaktan muhafaza eylesin.
Müjdeli haberler
Bediüzzaman diyor ki
Sadaka belâyı def ettiği gibi, Risale-i Nur Anadolu’dan âfât-ı semaviye ve arziyenin def ve ref’ine vesiledir.
Evet, Risale-i Nur, Sefine-i Nuh gibi Anadolu’yu Cebel-i Cûdî hükmüne getirip, küre-i arzın yangınından ve tokatından kurtulmasına bir sebeptir.
Sikke-i Tasdik-i Gaybi, S. 163
* * *
Risale-i Nur’un Anadolu’nun her tarafında iman-ı tahkikîyi neşri zamanına Anadolu’nun fevkalâde olarak bu hasâret-i azîme-i harbiyeden kurtulması tam tamına tevafuku dahi tesadüfî olamaz.
Hem Risale-i Nur’un hizmetine zarar veren veya hizmette kusur edenlere aynı zamanında gelen şefkat veya hiddet tokatlarının yüzer vukuatları tam tamına tevafukları tesadüfî değildir.
Şualar, S. 287