Ömrü olanlar bir “nahr” gününe yani, bir Kurban Bayramı’na daha ulaşmanın sevincini yaşıyor. Yarın Zilhicce ayının dokuzuncu günü; arefe. Milyonlarca Müslüman’ın İlâhî dâvete icabet ederek Arafat’ta buluştuğu; “hacı” olma saadetine eriştiği muhteşem gün. Arafat’ta bulunamayan diğer Müslümanlar da -Emre ittibaen, Peygamberimize (asm) iktidaen- Arafat’ta olamasalar bile, oradaki tekbirlere katılarak sevabından hissedar olacaklar inşaallah.
Yarın, Cuma: “Üzerine güneşin doğduğu en hayırlı gün.”1 Dolayısıyla, hüccac için nur üstüne nur günü; hacc-ı ekber’in günü…
Ulemâ, “Halkın dili Hak’kın kalemidir; Müslümanların güzel gördüğü şey Allah katında da güzeldir...” diyor ve “Arafesi Cumaya rastlayan haccın ‘Hacc-ı Ekber’ olduğunu ve yetmiş hacca denk2 bulunduğunu söylüyor.
Evet, yarın, Cenâb-ı Hakk’ın “Gufrân” sofrasında bulunanlara bembeyaz sayfaların açılacağı müstesna gün. Ve yarın, sabah namazından itibaren her Müslüman’ın kendi seccadesinde, mescitlerde getireceği tekbirlerle, binniyet, asumâna ulaşacak tekbirlere iştirak edeceği gün; kısacası, “Teşrik Tekbirleri”nin başlayacağı gün.
Bir defa, tekbir, başta namaz olmak üzere bir çok ibadetin rüknü veya tamamlayıcı unsurudur. “Allah’ın zâtı, sıfatları ve fiilleri itibariyle her şeyden yüce ve üstün olduğu” manâsına gelen “Allahüekber” cümlesidir, tekbir.
Allah’ın (cc) adını yüceltme emri peygamberliğin ilk günlerinde nâzil olan, “Ey örtünüp, bürünüp sarınan (Resûlüm)! Kalk ve (insanları) uyar. Sadece Rabbinin büyüklüğünü dile getir”3 âyetiyle ve bu mealdeki diğer âyetlerle tevhid inancının bir parçası olarak emredilmiştir tekbir.
Teşrîk ise, terim olarak Zilhiccenin muayyen günlerinde farz namazların ardından özel lâfızlarla tekbir getirmeyi ifade eder. Bu tekbirlere “teşrîk tekbirleri”; bu tekbirlerin getirildiği günlere ise, “teşrîk günleri” denilir.4
Arefe Günü sabah namazı ile Kurban Bayramının dördüncü günü ikindi namazı arasında -ikindi dahil- yirmi üç vakit farz namazdan sonra okunacak olan “Allahüekber Allahüekber lâ ilâhe illallahü vallahü ekber Allahüekber ve lillâhi’l-hamd” ibaresi, teşrik tekbirinin lâfzıdır.
“Arzı böyle kendine sâcid ve âbid ve ibâdına mescid ve mahlûklarına beşik ve kendine müsebbih ve mükebbir eden Zât-ı Zülcelâle, yerin zerrâtı adedince hamd ve tesbih ve tekbir edip ve mevcudatı adedince hamd ediyoruz ki, bize bu nev’î ubudiyeti ders veren Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmına ümmet eylemiş.”5
Ne büyük saadet değil mi?
Bediüzzaman, ayrıca, Arefe Günü bin İhlâs-ı şerif okumanın çok faziletli ve müstahsen bir İslâm âdeti olduğunu söylüyor.6
Mübarek günler ve geceler gibi, bayramlar da hasenatın katlanarak yazıldığı günlerdir. Öyle olunca boş durmamak, bu günleri ve bu günlerin gecelerini değerlendirmek gerekir. Böylesi sevap ikliminden istifade etme niyetiyle Arefe Günü’nün sabah namazından ibaren okumaya başlayacağımız teşrik tekbirlerini unutmayalım ve bin İhlâs-ı şerif okumayı ihmal etmeyelim inşallah.
Dipnotlar:
1. Müslim, Cuma, 18.
2. Huseyn el-Mekkî, Irâdü s-Sâri, 316.
3. Müddessir Sûresi, 1-3.
4. TDV İslâm Ansiklopedisi, 40: 575.
5. Said Nursî, Lem’alar, 131.
6. Said Nursî, Şuâlar, 266.