Geçenlerde panikatak olduğunu söyleyen bir arkadaş geldi ve şöyle dedi: “Aşırı korku, heyecan hissediyorum. Kimi zaman uykularım kaçıyor! On doktora gittim. Onu da ilâç verdi, paramı aldı, gönderdi! Vesvesenin, evhamın, panikatağın ilâcı Risale-i Nur’da varmış!..”
Evet, hepimizin korkuları, endişeleri, heyecanları vardır. Bu fıtrî ve tabiîdir. Zira, hepimiz müsbet (pozitif) ve menfi (negatif) duygularla örülmüş varlıklarız. Ancak, bu duygular veriliş istikametinde kullanılmalı, mecralarına yönlendirilmeli, sınır aşılmamalı ve dengede tutulmaları gerekir.
Hepimizde hasta olma, meselâ nezle, grip olma ptonsiyeli vardır. Soğuk zamanlarda tedbir alıp sıkı giyinenler, C vitamini alanlar, moralini yüksek tutatanlar bu hastalıklara fazla yakalanmazlar.
Sahanın uzmanı tıpçılar, Risale-i Nur’un muhteşem bir mânevî vitamin deposu, terapi olduğunu ifade ediyor. Biz de zaten “anlayarak ve kabul ederek okudukça” bütün korku ve endişelerimizin izale olduğunu, sıkıntılarımızın gittiğini müşahade ederiz.
Ölüm vesair korku ve nedişeleri yaşadığını söyleyen o arkadaşın talebi üzerine Yirmibirinci Söz’ün İkinci Makamı’nı okuduk… Ertesi gün geldi, “İlk defa dün gece rahat uyudum!” dedi ve derslere devam etmeye başladı.
Daha sonra, Hücumat-ı Sitte’den Havf (korku) damarının psikolojisini okuduk. Ve çeşitli yerleri müzakere ettik. (Onuncu Söz, ölüm korkusuna bire bir ilâçtır)
Şimdi gelelim meselenin vahim içtimaî (sosyal), siyasî boyutuna: Hepimiz vesvese ve evham hastalığıyla müptelâyız. Hepimiz derece derece ölümden korkarız. Yüz binlerce genç, milyonlarca insan panikatak ve nevrotik hastalıklara yakalanmaktadır.
Kimimiz özel okumalar, haftada bir, iki, üç kez (seans) Risale-i Nur sohbetlerine iştirak ederek terapi alır, hastalıklarımızı tedavi ederiz.
Ne var ki, yaklaşık 7 aydır Risale-i Nur (ve Vesvese Bahsi) basılamıyor, milyonlarca muhtaçlara ulaştırılamıyor! 45 yıldan beri Risale-i Nur’ı basan Yeni Asya da basamıyor, dağıtamıyor, diğer yayınevleri de.
Zira, Cumhurbaşkanlığına seçilen Tayyip Erdoğan’ın ilk imzası, Risale-i Nur’u yasaklama kanunu olan “Torba Yasasının” onaylanması şeklinde tecelli etmiş!
27 sene süfyanın ceberrut partisinin yapamadığını, darbelerin, darbecilerin yapamadığını bu iktidar yapmış, önce Risale-i Nur’a bandrol yasağı getirmiş, sonra da devlet tekeline almıştı.
Risale-i Nur’un “sahteleştirilmişi” bastırılıp dağıtılıyor, orijinali yasak! Bu Kıyametin büyük alâmeti değilse, nedir?
“Devlet Risale-i Nur’a sahip çıkıyor” diyerek bayram eden varisler, ağabeyler, kardeşler, dostlar rahat mısınız? Veya, “Risale-i Nur’un tahrifatını önleyeceğiz, devletin muhafazasına alacağız, Diyanet, İşârat-ül İ’caz’ı bastık, dağıtımda hiçbir problem yok; dağıtacağız!” demeleri ve tam tersi işler olması, şu soruyu sormamı gerektiriyor:
“Aldanmışlık nasıl bir duygudur!”
TAZİYE: Ömrünü ve imkânlarını Kur’ân, iman hizmetine adayan Yeni Asya ekolünün çizgisine sadık ve Hakka yürüyen muhterem İhsan Paşalıoğlu’na Cenâb-ı Hak’tan rahmet ve mağfiret, akraba ve dostlarına sabr-ı cemil niyaz ederim.