"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hulusi Bey ve Dersim olayı

Ahmet ÖZDEMİR
07 Aralık 2011, Çarşamba
Bediüzzaman küçük hizmetleri bile büyük görüyordu. Bunda elbette talebelerini teşvik etmek isteği vardır. Hulusi Beyin Eğirdir’den tayini çıkmış ve Doğu Anadolu’da bulunan askerî birliklere gidecekti. Üstadından ayrılacağı için çok üzülüyordu.
 
Üstad Bediüzzaman onun çok üzüldüğünü anlamıştı. Bir gün yanına ziyaretine geldiğinde (askerce): “Emrediyorum, merak etmeyeceksin! Üzülmeyeceksin!” dedi. O anda bütün üzüntüsü, gam ve kederi kayboldu.
Hulusi Bey, Bediüzzaman’a sorduğu sorularla derya gibi bir ilim-irfan sarayının kapılarının açılmasına vesile olmuştu. Nurların bu ilk aziz talebesi için Bediüzzaman bir mektubunda şunları yazıyordu:
“Siz maddî rütbenizden çok yüksek mânevî rütbeniz iktizasıyla ayrı ayrı yerlere gönderiliyorsun. O yerlerin sana ihtiyacı var. Hiç merak etme. Senin Risâletü’n-Nur hakkında mektupların, çok talebe yerinde, senin bedeline hizmet-i Nuriyede çalışıyorlar. Birinciliği daima sana kazandırıyorlar.” (Barla Lâhikası, s. 165)
Yine bir yerde Hulusi Bey’in Nur hizmetindeki yeri şöyle belirlenmektedir:
“Hulûsi Bey, benim yegâne manevî evlâdım ve medar-ı tesellîm ve hakikî vârisim ve bir dehâ-yı nuranî sahibi olacağı muhtemel olan biraderzadem Abdurrahman’ın vefatından sonra, Hulûsi aynen yerine geçip o merhumdan beklediğim hizmeti, onun gibi ifâya başlamasıyla ve ben onu görmeden epey zaman evvel Sözler’i yazarken, onun aynı vazifesiyle muvazzaf bir şahs-ı manevî bana muhatap olmuşcasına, ekseriyet-i mutlaka ile temsilâtım onun vazifesine ve mesleğine göre olmuştur. Demek oluyor ki, bu şahsı, Cenâb-ı Hak bana hizmet-i Kur’ân ve imanda bir talebe, bir muin tayin etmiş. Ben de bilmeyerek onunla onu görmeden evvel konuşuyormuşum, ders veriyormuşum.” (Barla Lâhikası, s. 49-50)
Bediüzzaman, Dersim olaylarının başladığı günlerde Kastamonu’da sürgün hayatı yaşamaktadır. Ancak “birinci talebe” olarak kabul ettiği Hulusi Bey Elazığ’da subaydır. Onu zor günler beklemektedir. Dersim olaylarını bastırmaya yönelik hazırlanan birliklerin içinde ve birinin komutanıdır.
Hulusi Bey, 1938 tarihinde Dersim (Tunceli) isyanını önlemeye ve bastırmaya memur edilmişti. Ona verilen emir tek kelimeyle “İmha!..” idi. Kendisi sonradan hatıralarında şöyle anlatır: “1938’de bizi Dersim isyanını önlemeye ve bastırmaya memur etmişlerdi. İsyan dedikleri şey de, bazı dağ köyleri o yıl vergi verememişti. Bize verilen emir ise tek kelime idi: ‘İmha!’ ‘Canlı bir şey bırakmayınız; genç-ihtiyar, çocuk-kadın ve sâire.’” (N. Şahiner, Son Şahitler, 1. Cild)
Hulusi Bey kıta komutanı olduğu için en zor görev de ona düşmüştü. “Sen piyadesin, seni topla takviye etmek gerektir” dediler. Piyade birlikleri genelde öncü birliklerdir. Yakın ve sıcak teması onlar sağlarlar. Arkadan tank ve topçu birlikleriyle desteklenir.
Hulusi Bey harekâta nasıl katıldığını ve hangi duyguları yaşadığını daha sonra kendini ziyaret edenlere anlatmıştır. Onunla ilgili hatıralarda bu konunun detaylarını bulmak mümkündür.
Tunceli harekâtı 1937’de başlamıştı. Hulusi Beye göre durum çok önemli, fakat açıklaması zordur. Üstad’la haberleşmek de, o sırada dikkat çekmektedir. Aralarındaki mektuplaşma da kesilmiştir. Her ne kadar Dersim Harekâtı aklına yatmasa da asker olduğu için katılmak zorundadır. Kaldı ki, içinde yaşadığı duyguları dışına vurmaya da imkânı yoktur. Durumu hiç kimseye de güvenmediği için söyleyemez. Babası o günlerde hayattadır. Aile büyükleriyle görüşür, ancak hâlâ rahatlayamamıştır.
Hulusi Bey müthiş bir üzüntü içindedir. Hz. Üstad onun bu üzüntüsünü uzaktan hissetmişti. Hulusi Bey tam babasıyla vedalaşıp atına binip gidiyordu. Hizmet erinin koşarak geldiğini gördü. Eline bir mektup uzattı. Mektubu açtı ve hayretler içinde kaldı. Üstad mektubu Kastamonu’dan Ürgüp Müftüsü olan kardeşi Abdülmecid vasıtasıyla gönderiyordu. Abdülmecid Efendi, zarfı değiştirerek mektubu aynen göndermişti. Mektupta şunlar yer alıyordu:
“Hulusi’nin bir gailesi var, diye hissediyorum. Merak etmesin. Risâle-i Nur’un şakirdlerine inayet ve rahmet, nezaret ve himayet ederler. Dünyanın meşakkatleri madem sevap verir, geçerler; o musîbetlere karşı sabır içinde, şükür ile metanetle mukabele edilmek gerekir. Hem o, hem sizler, bütün duâlarımda ve kazançlarımda benimle berabersiniz.” (Kastamonu Lâhikası, s. 10.)
Bunu okuduğu zaman Hulusi Beyde büyük bir değişiklik olur, haline şükreder. O gün yaşadığı hâli hatıralarında “Bana dünyayı verselerdi, o kadar bir sevinç duymazdım” cümlesiyle ifade eder. Mektubu öper, başına kor ve sonra koynuna yerleştirir. Kimseye bir şey söylemeden yola çıkar.
Verilen görev gayet zor ve ağırdı. Kan dökülmesi muhtemeldi. Hulusi Bey olayların başladığı bölgeye gider. Fakat o bölgede kimse kalmamış, insanlar dağlara, mağaralara çekilmişlerdi. Rahmet-i İlâhiye yardımına yetişmiş ve onun elini kana bulaştırmaktan kurtarmıştı.
Bugünlerde Dersim olayları medyada çok tartışıldı ve tartışılmaya da devam ediyor. Dersim tartışmaları gizli kalmış başka olayları da ortaya çıkaracak gibi. Bugün Tunceli olarak bildiğimiz Dersim’in adı, yapılan harekât planına (Tunç-eli) paralel olarak değiştirilmiştir. Sanki yıllar önce Dersimlilere atılan yumruk hafızalara çakılmaktadır.
Okunma Sayısı: 3245
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Sezai Mumcu

    7.12.2011 00:00:00

    Tunceli ilinin uyduruk hic yakismayan ismini degistirip eski güzel ismini yeniden vermeli Gerci halk devamli Dersim diyor Bana da sahsen Dersim ismi daha sempatik. Tunceli Tunc-eli’ni yani mezalimi ima ediyorsa zaten bu isim degismeli.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı