"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Malûm hastalık: Su-i zan

Saliha FERŞADOĞLU
12 Aralık 2012, Çarşamba
Kâh ekmek kuyruğunda, kâh otobüs seyahatinde, kâh kuaför salonlarında, kâh ev oturmalarında anlatılagelen hikâyelere kulak kabartın; hep başkalarına aittir.

Bir başkasının kahraman olduğu hadiseler ballandıra ballandıra aktarılır. Orada olmayışı kahramanın, cümlelerin hoyratça kullanılması ve en ağır, en hakir ifadelerin yer almasıyla sonuçlanır. Kimi zaman aşağılanarak kimi zaman küçümsenerek dile getirilen olaylar bir lânetleme ritüelini hatırlatıyordur sanki. Bire bin katarak ağızdan ağıza ulaşır, kulaktan kulağa yayılır, tanıdık tanımadık her kim varsa duysun, öğrensin diye bakılır.
Anlatıcı keyifle anlatadursun, bahsini ettiği her ne varsa kendisi hiç yaşamayacak, başına gelmeyecek zannındadır. Ne büyük bir aldanış! Ne fena bir oyalanmaca! “Kınadığınız, başınıza gelmedikçe ölmezsiniz” hadisince yaptığı yanlışın farkında bile değil. Bile bile uçuruma koşar gibi hali. Adeta bir cinayet işler gibi ibareleri. Ölü eti yemekten hoşlanan kurumlu, çalımlı bir barbar kimliği.
Gıybet ve su-i zan samimî, iki yakın arkadaş. Büründükleri maske alçaklıklarını saklıyor. Herkesi kendi dostluklarına dâvet ediyorlar sevecen bir dil ile. Tatlı sözlerine kanan, maskeye aldanan yalancı balın etrafında uçuşmaya başlıyor. Oysa tatsa ölecek, bilmiyor.
Hem bilmediği bir şey daha var. Sû-i zan ve sû-i tevilde, bu dünyada muaccel bir ceza var. “Men dakka dukka” kaidesiyle, sû-i zan eden, sû-i zanna maruz olur. Mü'min kardeşinin harekâtını sû-i tevil edenlerin harekâtı, yakın bir zamanda sû-i tevile uğrar, cezasını çeker.1 Ne söyledikleri yanına kâr kalır, ne söylerken aldığı zevki.
Ariflerin, bilgelerin az konuşmasının, çokça susmasının hikmeti bu olsa gerek. Ağızdan çıkan her kelimenin bir meleğe yahut habis bir mahlûka dönüştüğü ve levh-i mahfuzda saklandığı gerçeğini hatırdan çıkarmıyorlar hiçbir zaman. Ya hesap gününde, her birinin bize mükâfat veya ceza cinsinden dönmesi… Düşündürücü ve endişe verici değil mi?
Rabbim, bizi ümitsizlik, ucb, gurur ve su-i zandan muhafaza eyle. Âmin.
Son olarak;
Manevî reçetemiz hazır. Bize malzemelerini temin edip uygulaması kalmış.
Bir mü'min, birinin bir kusur ve hata işlediğini gördüğünde veya duyduğunda; önce kadere bir hisse vermeli, onun adalet ederek, bu hata ve zaaf ile onu cezalandırdığını düşünerek müsamaha ile bakmalı. İkinci olarak nefis ve şeytanın hissesini çıkarıp hüsn-ü zanla bakmalı. Sonra, kendi nefsindeki kusurları görmeye çalışarak başkalarının kusur, yanlış ve zaaflarıyla uğraşmamalı.2
Hepimize bu çetin yolda kolay gelsin.

Dipnotlar:
1. 28.Lem’a. 2. 22. Mektup.

Okunma Sayısı: 2800
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Sezai Mumcu

    12.12.2012 00:00:00

    Merhum ve muazzez Zübeyir Gündüzalp Agabeyin tavsiyesiyle kendisine toz kondurmayan ama digerlerini kötüleyen kisi söyle düsünmeli: Herkes icin bir kusur buluyorum acaba kusursuz ben mi kaldim!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı